Sinop’ta Çeltik Mesaisi
Türkiye’de pirinç deyince akla gelen ilk yerlerden biri de Sinop’tur. Bilhassa Boyabat, Durağan ve Saraydüzü ilçeleri, uzun yıllardır çeltik tarımıyla anılır.
Burada çeltik sadece bir ürün değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir.
Tohum toprağa düştüğü andan itibaren başlayan bu meşakkatli süreç, yıl boyunca binbir emekle sürer ve ancak sonbaharda, taneler ambarlara girdiğinde nihayete erer.
Bugünlerde Sinop’un verimli ovalarında çeltik ekimi yeniden başladı.
Yaklaşık iki hafta sürecek bu ekim dönemi, sadece tarlada değil, çiftçinin zihninde de türlü hesapların yapıldığı bir zaman dilimi.
Zira geçtiğimiz yıl yaşanan kuraklık, üreticinin hem verimini hem de moralini derinden etkiledi.
Yazın uzun süren sıcak günleri, neredeyse hiç düşmeyen yağmur ve su kaynaklarındaki azalma, çeltik gibi suya bağımlı bir ürün için büyük bir tehdit oluşturdu.
Zamanla Yarış, Doğayla Mücadele
Çeltik, tarımın en zahmetli ürünlerinden biridir. Öncelikle toprak hazırlanır, su kanalları açılır, arazi suyla buluşturulur.
Tohumlar ekilirken doğanın dengesine de kulak verilir; yağmur çok olursa ürün zarar görür, az olursa hiç çıkmaz.
Yani çiftçi bir yandan tarımla uğraşırken, diğer yandan hava durumu bülteni takip eder gibi gökyüzünü izler.
Bu yıl ise gözler yine gökyüzünde...
Üreticiler, geçtiğimiz yılın acı tecrübesini unutmadan, “Bu sezon yağışlı geçsin, suyumuz bol olsun” diye dua ediyor. Çünkü artık iklim, geçmişin tahmin edilebilir döngüsünden uzaklaşmış durumda. Mevsimler değişiyor, yağış düzeni kayıyor, yazlar kuraklaşıyor.
Hal böyle olunca çeltik tarımı her yıl biraz daha belirsizlikle kuşatılıyor.
Çiftçinin En Büyük Sıkıntısı
Ancak üreticinin karşılaştığı zorluklar sadece doğayla sınırlı değil. Çeltik üretimi, yüksek girdi maliyetleri gerektiren bir süreçtir. Mazot, gübre, ilaç, sulama ve işçilik… Her biri ayrı bir kalem, her biri ayrı bir yük.
Son yıllarda özellikle mazot ve gübre fiyatlarında yaşanan artış, çiftçinin belini büküyor. Birçok üretici, borçlanarak tarlasını sürüyor; umudunu hasat zamanına bağlıyor.
Bu noktada üreticinin en büyük beklentisi, devletin desteği ve özellikle Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) açıklayacağı taban fiyattır.
Çünkü çiftçi şunu çok iyi biliyor: Eğer taban fiyat beklentilerin altında açıklanırsa, zarar etmek kaçınılmaz olur.
Ürünü ucuza satmak zorunda kalan çiftçi, ertesi yıl aynı tarlayı sürmeye cesaret edemeyebilir.
Bu nedenle TMO’nun belirleyeceği fiyat sadece bir rakam değil, aynı zamanda bir moral kaynağıdır.
Adil, maliyetleri karşılayan ve kâr bırakan bir fiyat, hem üreticiyi destekler hem de tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlar.
Aksi takdirde çeltik tarlaları birer birer boş kalır; ülke olarak pirinci ithal etmek zorunda kalırız.
Tarımda Bağımsızlık, Ulusal Güvenlik Meselesidir
Son yıllarda Türkiye’nin tarımsal üretimiyle ilgili en sık karşılaştığımız kavram “gıda güvenliği” oldu.
Pandemi süreci, ardından gelen küresel ekonomik kriz ve iklim değişikliğinin etkileri, tarımın ne denli stratejik bir alan olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Artık sadece "üretmek" değil, "kendi kendine yetebilmek" de bir ülke için hayati önemde.
Sinoplu çiftçi tarlasını ekerken sadece ailesi için değil, Türkiye'nin geleceği için de çalışıyor.
Bu nedenle tarım politikaları yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve ulusal bir politika olarak ele alınmalı.
Üreticinin yanında olmak, bu ülkenin geleceğine yatırım yapmak anlamına gelir.
Gençler Tarımdan Uzaklaşıyor
Köylerde giderek azalan genç nüfus, çeltik tarımının geleceği açısından başka bir tehdit oluşturuyor.
Gençler şehir hayatını, masa başı işleri ya da sanayi sektörünü tercih ediyor. Çünkü tarım, onlar için cazip değil. Babasından kalma tarlayı ekmek yerine, kiralık bir evde yaşayıp farklı bir işte çalışmak, daha cazip hale geliyor.
Bu kısır döngü kırılmazsa, birkaç yıl sonra bu topraklarda ekilecek çeltik bulamayabiliriz.
Bu nedenle tarımda gençlerin desteklenmesi, eğitimlerin artırılması ve teknolojinin devreye alınması şart.
Tarımı sadece geleneksel yöntemlerle değil, akıllı sistemlerle, modern tekniklerle sürdürebilir hale getirmek gerekiyor.
Umudun Adı: Bereketli Bir Hasat
Tüm zorluklara rağmen, Sinoplu çiftçi yine tarlasına döndü. Çünkü bu topraklara güveniyor. Çünkü toprağa düşen her tohumun bir gün başak vereceğini biliyor.
Bu yıl da umutlar tazeleniyor...
Yağmurun vaktinde yağması, fiyatların çiftçiyi tatmin etmesi ve doğanın eli bol davranması en büyük temenni.
Bugün Boyabat’ta, Durağan’da, Saraydüzü’nde çizmelerini giyip tarlaya inen çiftçi sadece kendi kazancı için değil, ülkenin buğdayından pirincine, mısırından arpasına kadar her ürün için mücadele ediyor.
Çeltik tarlalarında başlayan bu emek yolculuğu, sofralarımıza gelen bir tabak pilavla son buluyor.
O pilavın kıymetini bilmek, o emeği görmek hepimizin ortak sorumluluğu.
Umarım bu yıl çeltik sezonu hem çiftçi için hem ülke için bol ve bereketli geçer.
Gözler gökyüzünde, kulaklar TMO’da, eller ise toprağın bereketinde...
Sinop’a, çiftçimize ve tüm üreticilere selam olsun.