Köklerimizin Derinliği ve Yarınlarımızın Aydınlığı
Bugün, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü...
Takvimler bu özel günü işaretlerken, hepimizin zihninde aynı anda bir minnet duygusu ve derin bir sorumluluk hissi beliriyor.
Dünya kendi ekseninde yorulmadan dönmeye devam ediyor; ancak üzerindeki en değerli varlıklar, yani bizler, hayat denilen o uzun soluklu yolculukta her geçen gün biraz daha yoruluyor ve biraz daha yaş alıyoruz.
Ve bu yaş alma süreci, aslında bir kayıp değil, tam aksine birikmiş bir servet anlamına geliyor.
Hepimiz biliyoruz ki hayat, geçmişle geleceğin el ele tutuştuğu, sürekli akan bir nehir.
Gençliğin fırtınası, enerjisi ve bitmek bilmeyen heyecanı bu nehrin hızını belirlerken; büyüklerimizin tecrübesi, bilge duruşu ve sarsılmaz inancı ise o nehrin yatağını sağlamlaştırıyor, akışını yönlendiriyor.
Bir toplumun gerçek gücü, tam da bu iki kuşağın kesişim noktasında, yani ortak akılda gizlidir.
Gençler koşarken, büyükler nereye koşulacağını gösterir. Gençler hayal kurarken, büyükler o hayallerin ayaklarını yere sağlam basmasını sağlar.
Yaşlılarımız; onlar, geçmişi bugüne taşıyan, bizi köklerimize bağlayan görünmez zincirlerdir.
Onların anıları, yaşadıkları zorluklar, elde ettikleri zaferler ve sessizce bir kenara not ettikleri hayat dersleri, aslında bizim en değerli mirasımızdır.
Bir ağacın ne kadar uzun yaşayacağı, köklerinin toprağın derinliklerine ne kadar indiğiyle doğru orantılıdır.
Bizim de toplum olarak duruşumuzun sağlamlığı, büyüklerimizin bize öğrettikleriyle, yani köklerimizin derinleşmesiyle mümkündür.
Onlar sayesinde kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi asla unutmuyoruz.
Modern çağın hızına kapılıp giderken, bazen durup nefes almayı unutuyoruz. Oysa yaşlılarımızın ritmi, bize yavaşlamayı, sabretmeyi ve en önemlisi şükretmeyi hatırlatır.
Onların her kırışıklığı, okuduğumuz her kitaptan daha fazla bilgi barındırır.
Her beyaz tel, atlatılmış bir fırtınanın, her tebessüm ise yaşanmış bir mutluluğun ispatıdır.
Onların dilleriyle ettikleri dualar, sadece kişisel dilekler değil, aynı zamanda toplumun huzur ve esenliği için yakılan birer fenerdir; yarınlarımızı aydınlatan görünmez bir ışıktır.
Peki bizler, yani genç ve orta yaş kuşağı olarak, bu değerli mirasa nasıl sahip çıkıyoruz?
Dünya Yaşlılar Günü, sadece bir tebrik mesajı gönderip bir sonraki güne geçtiğimiz sıradan bir tarih olmamalıdır.
Bu gün, onlara verdiğimiz değeri sorguladığımız, onlara ayırdığımız zamanı ve gösterdiğimiz sabrı ölçtüğümüz bir ayna olmalıdır.
Onların sadece fiziksel ihtiyaçlarını değil, en az onun kadar değerli olan manevi ihtiyaçlarını da gözetmek, onlara dinlenildiğini ve hâlâ toplumun önemli bir parçası olduklarını hissettirmek boynumuzun borcudur.
Onları dışlamak yerine, tecrübelerini gençlerle paylaşmalarını teşvik etmeli, dijital çağın getirdiği yeniliklere uyum sağlamaları için onlara destek olmalıyız.
Unutmayalım ki, yaşlanmak hayatın doğal ve kaçınılmaz bir parçasıdır.
Bugün onlara gösterdiğimiz saygı, sabır ve şefkat, aslında yarın kendimize gösterilmesini istediğimiz muameledir.
Dünya Yaşlılar Günü vesilesiyle, varlıklarıyla hayatımıza anlam katan, dualarıyla yolumuzu aydınlatan tüm büyüklerimize gönülden teşekkürlerimizi sunuyorum. Onlara sağlık, huzur, mutluluk ve her şeyden önce gönül ferahlığıyla dolu, sevdikleriyle bir arada geçirecekleri uzun ömürler diliyorum.
Onların yanımızda olması, toplumumuzun en büyük güvencesidir.
Bu özel günde, onların tecrübelerinden ilham alarak geleceğe daha sağlam adımlarla yürüyeceğimizden şüpheniz olmasın.