GÜNLÜĞÜMDEN:

İLERLEYEN TAKVİM VE FOSİLLEŞMİŞ KAFALAR.

Gençlik yıllarımda aidiyet hissettiğim görüşün etkili ve yetkilileri!

Zamanı iyi kullanmayı ve planlı çalışmayı önerirlerdi. İşin zamanında yapılmamasının sakıncalarını anlatırlar ve günün iyi değerlendirilmesini tavsiye ederlerdi. Verimli kullanıldığında zamanın bir anlam ifade edeceğini ve “Yarın artık bu gündür” esprisi ile bugünün dün olduğunu söylerlerdi.

Ömrün geçen bölümüne baktığımda bu söylemin yerinde olduğunu anlamış bulunuyorum. Kararan her gecenin aydınlığa gebe olduğu gibi yaşadığımız her günün yarın olduğu gerçekliğini görüyorum. Girilen her yılın eskidiğini ve yeni bir yıla gebe olduğunu da biliyorum.

Geçen zamana akıl ermeyecek kadar hızlı geçtiğini de görüyorum. Yaşanılmamışçasına hızlı geçen yıllar yarını da yaşanılmış gün niteliğinde gösterir sanki! Takvimlerin elimizde olmayan ilerleyişine bakınca; Şairin “ah vah edipte hayatı berbat etme” sözü aklıma geliverir. Bir iç sesle kendimi ikaz eder ve hayatın gayesine uygun yaşa ve ah vah edip yaşadığın gününü zindan etme derim kendi kendime.

Takvimi geriye doğru süzdüğümde, 2014 yılının son gününde insanların “bir yıl sonra” esprileriyle randevulaştıkları aklıma geliverir. TBMM’de 2015 yılı Bütçe oylamalarının ardından Meclis başkanının TBMM’nin açılış tarihini, ta bir yıl sonra, 2015 yılı 5 Ocağına atıp oturumu kapatıverişi bile bir takvim yılını kapsıyordu. Böylece günlerin hızlı geçişini ve 2014 yılından 2015 takvim yılına geçerken bir yaş daha ilerlemenin buruk sevinci ile eski tarihli birkaç gazeteye bakıyorum.

Gazeteler:

İlk gazeteyi açtığımda “Menemen tam bir tezgâhtı” başlığını görüyor ve insan olarakta üzüntü duyuyorum. Biliyorsunuz ki, Menemen olaylarının yıl dönümü bahane edilerek her yıl 23 Aralıkta eroinman ve sahte derviş olduğu söylenen bir adamın üzerinden Müslümanlara olanca hakaret yapılmakta ve aşağılanmadık yerleri bırakılmamaktaydı. Bu işte bir tezgâh bulunduğu tam değilse bile anlaşılır hale gelmiştir buna şükrediyorum.

Milli Gazeteye bakıyorum: Kişisel olarakta çok saygı duyduğum rahmetli M.Şevket Eygi Müslüman’ın sahip olması gereken özelliklerden bahsediyor ve bir maddesinde de, “Müslüman ırkçılık yapamaz” diyor.

Bizde bu tespite el hak doğrudur diyor ve Müslüman’ın ırkçılık yapmaması gerektiğini düşünüyoruz. Âmâ “yapmaz” ifadesi kesin bir ifade olduğundan biz aynisini söyleyemiyoruz. Çünkü 100 yıla yakındır Batının empoze ettiği ırkçılık dayatmasıyla “Ümmet” fikrini öldürülmeye çalışılmış ve bu dayatmada belli alanlarda taban bulmuştur. Star Gazetesi yazarı Aziz Üstel’de “İskilipli Atıf Hoca’nın İdamı devrimleri tartışmaya açtı” diyor ve “Türkiye de devrimlerin sadece ilerleme amacıyla değil ayni zamanda geçmişle olan bağları da koparmak için yapıldığını ve şimdi atılan adımlarla bir milletin kış uykusundan uyanmaya başladığını” söylüyor.

Bu görüşe birçok bakımdan katılıyorum ama milletin uyanma meselesine gelince Milletimizin bunca olaylara rağmen uyanışa başladığı yönünde tereddütlerim oluyor. Umarız ki uyanış olur ve Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunları fark eder ve özüne döner, inşallah Türkiye birlik ve bütünlük içinde yeniden ihtişamlı günler yaşar. Çünkü bugün Türkiye’de bir algı operasyonu ile batı hayranlığı aşılanmaya çalışılıyor. Hâlbuki dün o Avrupalı senin dedenin atının üzengisinden tutmayı şeref sayıyordu, bu halkımıza öğretilmiyor. Zira Milletimiz tarihinden uzaklaştırılmaya çalışılıyor.

Sabah yazarı Engin Ardıç’ta “Şu arabalar olmasa trafik çok rahatlayacak” buyurmuş. Ve “Maarif Nazırı demiş ki, ‘Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” deyişini trafik yorumuna örnek gösteriyor.

Biz Engin Ardıç’tan dâhiyane fikirler çıkacağını biliyorduk ama trafik işini bu kadar derinlemesine düşüneceğini bilmiyorduk.

Abdulkadir Özkan ağabeyimiz de; “Erdoğan’ın AB ile ilgili eleştirilerine imzamı atarım” demiş. Biz Abdulkadir ağabeyimizden gövdesini basmasını beklerdik. Evet, takvim ilerliyor gazeteciler böyle diyor, biz ne diyelim?

Bizde bir şey demeyelim ama yaşlandığımı “duygusallığımın ve gözyaşımın artışından” hissede bildiğimi; Birde Türkiye’nin geleceğinden umutlu olduğumu söyleyelim.

Günlük gazetelere bakma zahmetinde bulunmayan fosilleşmiş kafalardan gelecek çatlak sesleri de bilerek!

Hoşça kalın.