DEVLET BORÇLARI

Gençlik yıllarımda "Garsonun İç Dünyası" adlı bir kitap yayımlamıştım.

Bazı yayın evlerinde bulunuyordu.

Bu kitabın serisi kalmamış ve yeniden yayımı mümkün olurmu diye soruyorlardı.

Bende yeniden gözden geçirmek istedim ve 87. Sayfada"Devlet Borçları" bölümü ilgimi çekti ve okudum.

Bu bölümde; eski siyasilerden Ferruh Bozbeyli’den dinleyip kitaba aldığım bir bölümü sizlerle paylaşmak istedim.

Bu bölümde; ben şu göreve gelsem ne yapardım diye sormuşum kendime "…Aslında ne yaparımın cevabını da vermişim.

Mesela. Cumhurbaşkanı olsam, bir lira maaş almam. Zira tüm ihtiyaçlarım devlet bütçesinden karşılanır.Nasip olur görevim biterse de emekli maaşım olur ve onunla yetinirim.Zaten devlet adamının zengin olması da gerekmez."

"Şimdi devlet adamlarına bakıyorum. Servet yığma derdinde oluyorlar maalesef, çoğu da torunlarını kurtarma derdindeler."

"Bana göre devlet adamlığı vasfı, ülke insanına iyi bir gelecek bırakmaktadır.

Bürokraside ve siyasette bulunan insanlar aynı düşüncede olsa, inanıyorum ki çok şey daha farklı olacaktır.

Bu düşünceye uygun yaşayan liderler (ideolojileri bir yana) bazı devletlerde görülmüştür.

Örneğin Mahatma Gandi, elinde bir sopa üzerine bir kıl veya deri örtü. Ama güçlü." Çin devletinin eski başkanı Mao, halkı gibi yaşayan biri.

İran’ın devrim lideri Ayetullah Humeyni, servet edinmemiş devrimden sonra Kum kentine çekilmiştir.

En azından bizim bildiklerimiz böyledir.

"Bizim devlette görev almış tüm yetkililer de dünya malına tamah etmeseler ne iyi olur" demiş bir de alıntı yapmışım.

Sn. Bozbeyli diyor ki,

—Bir Kurban Bayramıydı, Pazarcık'a gittim. Bankada memur olan kardeşim bana sordu.

"Kurban kestirmek için, falan gaziyi çağırayım mı?" dedi. "Olur dedim" Çağırdı ve gerekli işlemden sonra kurbanı kestirdi, Sonra kurbanımızı kesen gazi bana sordu. (Tabi o zaman Mec­lis Başkanı idim)

—Beyefendi siz büyük adamsınız daha iyi bilir ve bana cevap ve­rirsiniz" dedi,

—Bende "estağfurullah buyurun" dedim.

Bana “Beyefendi bizim Avrupa ülkelerine çok borcumuz varmış doğ­rumu?"

—Doğru, dedim.

—Beyefendi ben gazi maaşı alıyorum. Devlet maaşımı kessin, tüm zengin­ler de güçlerine göre devlete yardım etsin, devlet gâvur(eski bir ifade)'a olan borcumuzu ödesin.

Cephede kurşun attığım ve yendiğim düşman, mahşer gü­nü benim yakama yapışmasın. Bunu sizden hasseten talep ediyorum” demiş.

Evet, Sn. Bozbeyli'nin anlattığı bu.

İşte bir gazimizin şahsı üzerinde bizim insan manzaramız.

Borçlu olmanın ezikliğini kabul edemeyen bir milletiz.

Ama devlet Fütursuzca borçlandırılıyor. Bu duruma üzülüyor güçlü olmanın yolu borçlanmak olmadığını bilerek yazımızı borçlandıranlara ithaf ediyoruz.

Ola ki düşünüle.

Nezih Yıldırım 9 Kasım 2007.

NOT; Yazının güncelliği sizin takdirinize.