Bu sene 17 Haziran günü bir vefat nedeniyle köyüme gitmiştim.
KÖYÜMÜN İNSAN MANZARALARI
Bu sene 17 Haziran günü bir vefat nedeniyle köyüme gitmiştim.
Köyümle ilgili gözlemlediğim bir şeyleri yazmak istedim. Yazmadan önce aklıma ilk gelen de,ünlü yazar Dostoyevski oldu.
Çünkü Dostoyevski “ben çevremde olanlardan başka hiçbir şey yazmadım” diyordu.
Bende bundan ilham alarak köyümdeki gözlemlerimi yazmak istiyordum ve bir kısmını yazdım.
Daha önceden de anlatmıştım. Köyümden ayrılışım erken yaşlarda olmuştu.Erken ayrılmış olsam da, köyümden hiç kopmamıştım.
Kıt imkanlara rağmen her fırsatta ve her şartta köyüme koşmuştum adeta. 2017 yılında da,ev yapmıştım köyüme.
Daha önce ise köyüm de bir barınağım bile yoktu,buna rağmen koşarak giderdim her seferinde.
Gençlik yıllarımda SGK’da çalışmıştım,o dönemde köyümün nüfusunun tamamını taradım ve emekli olmaları için insanımıza yol göstermeye çalışmıştım.
Bu durumdan birçoğu yararlandı ve geriye dönük borçlanmalarla erken emekli oldu.Bunun için dua edenler olduğunu biliyorum.
Çünkü vatandaşlarımıza rehberlik etmiş emekli olabilmeleri için yol göstermiştim.
İleriki yıllarda, Allah başka görev ve makamlar nasip etti çoğu kişinin ekmekle buluşmasına vesile oldum. Bugün hala çalışanlar var.
Hiçbir zaman kişisel beklenti içinde olmadım.Tabir uygunsa kimsenin bir bardak çayını bile içmedim.
Çevremdeki insanların daha kaliteli yaşaması tek derdimdi.
Eski insanlarda kıymet biliyordu ve biz köye gelince (o dönemde) ziyarete geliyorlar,hal hatır soruyorlardı,köyde kaldığımız sürece de bizi yalnız bırakmıyorlardı.
Şimdi yine köyümüze gelip gidiyoruz, ama eski samimiyeti asla göremiyor o eski havayı bulamıyoruz.
Helede sonradan köye dönen emekliler; çoğu birbirinden şikayetçi.
Çünkü ekip biçerken bile komşu hakkı gözetmiyorlar ve hiçbir şeye aldırış etmiyorlar. Köyde görüştüğüm bir iki kişiden duydum bunları.
Sınır tanımazlıkta üstlerine yokmuş,neredeyse komşunun sınırlarını geçip adeta duvarının ötesine ağaç veya sebze dikiyorlarmış.
Herkes hakkına razı olup komşuyu üzmese daha iyi olmaz mı? Ama olmuyormuş ve komşuya zarar vermeyi meziyet sayıyorlarmış sanki.
Bunları en çokta cemiyet adamı sanılan gurbetten dönenler yapıyorlarmış.
Eskiden komşular birbirini incitmemeye çalışırlardı. Nedense bize bir şeyler oldu gibi geliyor bana.
Köye gelişimiz,Sami Atmaca’nın defni içindi.Aynı gün diz kapağımda bir şanssızlık oldu.
Beş gün evden çıkamadım,bir ikisi hariç, hiç kimse öldünüz mu kaldınız mı ?demedi.
Dahası bunlar nereden geldiler der gibi derin bakışlar sezdim.
Üzülerek ifade edeyim ki köyde sosyolojik yapı değişmiş ve samimi ilişkilerden eser kalmamış.
Herkes birbirinin açığını gözler duruma gelmiş.
Gençlik yıllarımda köyümüze geldiğimizde, hoş geldinize gelen ihtiyarları,hayırla ya dettim ,neredeyse hepsinin isimlerini tek tek saydım adeta.
Onların hiç biri yoktu artık köyümde, üstelik insani ilişkileri de alıp götürmüşlerdi sanki…
İnsan için kaynaşmak konuşmak bir ihtiyaçtır aslında.Ama herkes zengin birey olmuş gibi bir kasıntı içinde ve sınıf atlamış, havasında.
Camiden çıkarken birini gördüm,geçmişte hukukumuz olduğu için “nasılsın” dedim.
“Sana kırgınım”dedi, “hayırdır”dediğimde “o fotoğrafı niye paylaştın”dedi.Hangi fotoğrafı dememe kalmadan onun dargın olduğu biriyle olan fotoğrafı dediğini tahmin ettim.Biri birisine dargın olunca,herkesin dargın olması gerektiğini düşünüyor demekki.
Ne demek istediğini anlamıştım ve ne kadar yanlış olduğunu da biliyordum,ama cenaze merasiminde fazla detay gereksiz geldi ve “düşünememişiz” diyerek konuyu kapattım.
Köyümüzde bir şey daha dikkatimi çekti,köy odasının yanındaki oturaklarda eskiden erkekler otururdu.
Şimdi bayanların toplanma veya oturma yeri olmuş burası.
Geçmiş yıllara bakınca köyümüzdeki dayanışma ve kaynaşma da zayıfmış gibi geldi bana,belki de yanıldım.
İnşallah yanılmışımdır, yanılmış olmayı ne kadar da isterdim.
Ama köyün kuruluş tarihini yazmış ve geçmişte emeği geçmiş biri olarak “Köyümün İnsan manzaralarını” böyle gördüm.
Belkide ekonomik ve coğrafi şartlar insanımızın “sosyolojik yapısını” değiştirmiş/etkilemiştir diye düşündüm.
Tüm olumsuzluklara rağmen köyümüzün insanları güzel ve cana yakındı, ahlaken de düzgündü.
Belki de geçici bir travma yaşanıyordu,kim bilir?
Hoşçakalın…