Türkiye’de oluşturulmuş bir algı içinde, kamuda görev almış insanların çoğu kendinin her şeyi bildiğini, öncekilerin de hiç bir şey bilmediğini sanıyorlar.

KAMU İŞLEYİŞİ VE NİZAM-ÜL MÜLK

Türkiye’de oluşturulmuş bir algı içinde, kamuda görev almış insanların çoğu kendinin her şeyi bildiğini, öncekilerin de hiç bir şey bilmediğini sanıyorlar.

İnanç değerlerimizde önemli yeri olan; “Emek ve alın terine hiç değer vermiyorlar. Tecrübeyi de yaşlanma ve yorgunluk olarak değerlendiriliyor.

Ayağı yere basmayan bazı yöneticiler nefislerinin emrinde kısa görüşleriyle acemice tavırlar Ortaya koyuyorlar. Kamuda ömür tüketmiş donanımlı insanlardan rahatsız oluyorlar ve onlardan kurtulmak için boşa enerji harcıyorlar.

Birikimli insanlara bıkkınlık vererek, yıldırmaya çalışıyorlar ve mevcut enerjilerini gereksiz yoğunlukla tüketiyorlar.

Oturdukları makamların sorumluluğunu taşımaktan uzak tavırlar sergiliyor ve kamu işleyişinde tıkanıklık meydana getiriyorlar.

Ana mesele yerine ayrıntıya takılıyorlar. Kapalı ufuklarıyla donanımlı insanlardan faydalanmayı bilmiyorlar.

Rahatsız edici tavır ve hareketlerle eski tecrübeleri usandırma gayretkeşliği gösteriyorlar ve onları çekilmeye zorluyorlar.

Hani söylenir ya; “devrimler çocuklarını yer ”diye bu deyimin tersine bugün devrim yapan savaşçıları, alnı terlememiş olanlar yiyorlar.

Çünkü Oturdukları koltuklarda kimlerin alın teri bulunduğunu bilmiyorlar ve işin şuurunda değiller. İtaatkâr ve zayıf karakterli olanları tercih ediyorlar.

Bazıları da ukalalıkta, o kadar ileri gidiyorlar ki: Davranışlarıyla saygı ve terbiye sınırlarını aşıyorlar. Böylece İlkeli ve donanımlı insanları ürkütüyorlar.

Acemilik ve yetersizliklerini, problem çözme yeteneği gelişmiş insanları itibarsızlaştırma gayretiyle rahatsız ederek kapatmaya çalışıyorlar. Bunları yaparken belki de kendilerine daha rahat bir çalışma alanı oluşturabileceklerini sanıyorlar.

Kamu işleyişinde yaptıkları tahrifatın farkına bile varmıyorlar. Kırılan kalpleri ve yitirilen değerleri ise hiç düşünmüyorlar.

Makamları da, egolarının tatmin yerleri gibi görüyorlar.

Çoğu zaman Osman Gaziye “Ey oğul İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyen Edebali’nin devlet hizmetinde ki bu vefasızlığı ve kaliteli insanların itibarsızlaştırma hareketini görse ne der diye düşünüyorum.

Ayrıca: Cumhurbaşkanı “metal yorgunluğu yaşayanlar çekilsin” diye partisinin teşkilatlarına seslenmişti.

Kişisel olarak bu söze; Kamu bürokrasisine atanacakların “ehliyet ve liyakat” yoksunu olmamasına dikkat edilmeli diri ilave etmeyi arzu ediyorum. Kamu bürokrasisinin ehliyet ve liyakat esasına göre yeniden şekillenmesine ihtiyaç olduğuna inanıyorum.

Böylece her kademede çalışarak ve “tırnakla kazarak” belli makamlara gelmiş, kendisini iyi yetiştirmiş, işleyişe katkı sağlayan bürokratların çok kolay harcanması önlenebilir diye düşünüyorum.

Gerçi bürokrasi bugün birden bu hale gelmiş değildir. Tarihimize de benzeri durumlar yaşanmıştır. Önemli devlet adamı Nizam-ül Mülk (Devlet Düzenleyicisi)ü bile sonradan gelenler gaddarca harcamış ve 74 yaşında şehit edilmesine sebep olmuştur.

Nizam-ül Mülk “Siyasetname” adlı eserinin girişinde “Küfür ile belki amma zulüm ile payidar kalmaz memleket” demektedir.

Gerçi kendisini övenlere itibar etmeyen Nizamülmülk gibi bir dâhiyi harcamakta tereddüt etmeyen bürokrasi önümüzde iken fitne ve fücurun yükseldiği, günümüzde, neden bahsediyorsun diye bilirsiniz. Biz yine de elimizden geleni yapıp yanlışı gösterelim en azından sorumluluktan kurtulalım.