Boyabat'ta Yağmur Duası
Mayıs ayı geldiğinde, Boyabat’ın köyleri, ovaları ve kırsal alanları yemyeşil bir örtüye bürünür.
Uzaktan bakıldığında bu manzara, sadece doğanın uyanışını değil, yüzyıllardır süregelen bir geleneğin canlanışını da yansıtır.
Hıdırellez’in coşkusu henüz tamamen dinmemişken, köy meydanlarında, harman yerlerinde veya tepelerde bir araya gelen insanlar, gökyüzüne açılan elleriyle sessiz ama derin bir çağrıda bulunurlar: Yağmur duası…
Bu gelenek, yalnızca toprağın suya olan ihtiyacına cevap vermez; aynı zamanda toplumsal hafızanın, inancın ve paylaşım kültürünün bir yansımasıdır.
Kurak geçen mevsimlerin ardından rahmetin kapılarını aralamak için edilen bu dualar, Boyabat’ın köylerinde yaşayan insanların doğayla, toprakla ve gökyüzüyle kurduğu kadim bağı gözler önüne serer.
Birlikte Edilen Dua, Birlikte Paylaşılan Bereket
Köyün muhtarı, ihtiyar heyeti, öğretmeni, imamı ve ileri gelenleri bir araya gelerek yağmur duasının tarihini belirler. Karar verildikten sonra, bir hafta öncesinden çevre köylere ve kasabalara haber salınır. Herkes bu önemli güne hazırlık yapar.
Dua günü, namazın ardından toplanan cemaat, imamın okuduğu duaya hep bir ağızdan "Âmin" der.
Gökyüzüne yükselen bu niyazlar, sadece yağmur için değil; kalplerdeki huzur, tarlalardaki bereket ve sofralardaki bolluk içindir.
Duaların ardından, köy halkı birlikte hazırladıkları yemekleri paylaşır. Büyük kazanlarda pişen yahni, pilav veya keşkek, bu özel günün sembolüdür.
Çocuklar etrafta koşturur, büyükler hasbihal eder, tarlaların durumu konuşulur. O gün, köyde hayat doğayla birlikte nefes alır.
Yağmur duası, modern çağın unutturduğu değerleri hatırlatır. Tarıma dayalı yaşamın sürdüğü bu köylerde çiftçi için yağmur, yalnızca bir meteorolojik olay değil, bir hayat kaynağıdır. Bu nedenle dua, toprağın gönlünü almak için yapılan bir niyaz gibidir.
Eskilerin "Toprakla küsülmez" sözü boşuna değildir. İnsan, toprakla barışık olmalıdır; çünkü onun bereketiyle yaşar.
Yağmur duası, kuruyan toprağın yanı sıra çatlamış yürekleri de sulamak içindir.
Belki de bu yüzden, bu ritüelde herkes kendi içindeki kuraklığa da bir çare arar.
Geçmişten Geleceğe Bir Köprü
Günümüzde teknoloji, hızlı yaşam ve bireyselleşme pek çok geleneği unuttursa da, Boyabat’ın köylerinde yağmur duası hâlâ yaşatılıyor. Bu, sadece bir meteorolojik beklenti değil, aynı zamanda bir dayanışma ve aidiyet ritüelidir.
Kuşaktan kuşağa aktarılan bu gelenek, köy halkını bir arada tutan manevi bir bağdır. Birlikte kaynatılan kazanlar, birlikte kurulan sofralar ve birlikte edilen dualar, toplumsal hafızanın canlı kalmasını sağlar.
Gökten İnen Rahmet, Yürekleri Yeşerten Umut
Yağmur duası, sadece su için değil; umut, merhamet ve kardeşlik için de edilir. O gün, gökyüzünden inen her damla, dualara verilmiş bir cevap gibidir. Ve her yağmur sonrası, tarlalar yeşerdiğinde, insanlar bir kez daha anlar: Paylaşılan emek, birlikte edilen dua ve açılan sofralar, bereketin ta kendisidir.
Boyabat’ın köyleri, bu kadim geleneği yaşatarak sadece bugüne değil, yarına da iz bırakıyor. Çünkü bilirler ki, gökten yağan her damla, toprağın duasına verilmiş bir cevaptır. Ve her dua, insan olmanın en saf halini hatırlatır.
Belki de en güzeli, bu topraklarda hâlâ "yağmur duası" gibi geleneklerin yaşıyor olmasıdır. Çünkü bu dualar, sadece bulutlara değil, yüreklere de yağmur getirir.