Yeşil Vatanımız Tehdit Altında
İklim değişikliği ve küresel ısınma, her geçen yıl etkisini daha da artırarak yaşam alanlarımızı tehdit ediyor.
2025 yazı da bu tehdidin ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha gösterdi.
Türkiye'nin birçok bölgesinde hava sıcaklıkları 40 dereceyi aştı, özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarında yangın riski en üst seviyeye ulaştı.
Geçtiğimiz günlerde Ege Bölgesi’nde çıkan orman yangını, bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi.
Alevler sadece ağaçları değil; içinde barındırdığı canlıları, toprağı, havayı ve insan yaşamını da tehdit etti.
Bu tür felâketler artık istisna değil, yeni normalimiz hâline gelmek üzere.
Daha önce Akdeniz kıyılarında yaşadığımız yangınlar gibi, bu son olay da bize doğayla olan ilişkimizi yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini hatırlatıyor.
İklim değişikliği sadece sıcaklıkları artırmakla kalmıyor; aynı zamanda kuraklık sürelerini uzatıyor.
Uzun süre yağış almayan topraklar kuruyor, bitki örtüsü yanıcı bir hâl alıyor. Bu da yangınların daha hızlı ve kontrolsüz bir şekilde yayılmasına neden oluyor.
Artık sadece kamu kurumlarının müdahalesi yetmiyor. Ormanları korumak hepimizin sorumluluğu.
Hepimiz, kıyı kasabalarından büyük şehirlere kadar bu sorumluluğu taşımak zorundayız.
Yangınları Önlemek İçin Neler Yapabiliriz?
Ateşe Dikkat:
Piknik veya kamp gibi açık hava etkinliklerinde açık ateş yakmak yerine gazlı ocaklar gibi güvenli yöntemleri tercih etmeliyiz. Ateş yakıldıysa da mutlaka tamamen söndürülmelidir.
Çevre Temizliği:
Cam şişeler ve plastik atıklar, güneş altında mercek etkisi oluşturarak yangına neden olabilir. Doğaya atılan her çöp, potansiyel bir felâkettir. Geri dönüşüm kurallarına uymak sadece çevre temizliği değil, yangın önleme açısından da büyük önem taşır.
Ormanlara Duyarlılık:
Özellikle yaz aylarında ormanlık alanlara girişlerin yasak olduğu dönemlerde bu kurallara uymalıyız. Gönüllü çevre gruplarına katılarak ya da sosyal medya üzerinden bilinçlendirme çalışmaları yaparak da katkı sağlayabiliriz.
Destek ve Dayanışma:
Orman teşkilatlarının, itfaiye ekiplerinin ve çevre koruma derneklerinin çalışmaları hayati önem taşıyor. Bu kurumlara maddi ve manevi destek vermek, doğrudan koruma çalışmalarına katkı sağlar.
Sonuç olarak; 2025 yılı, iklim krizinin ne kadar yakıcı bir sorun olduğunu bir kez daha gösterdi.
Her yıl daha sıcak, daha kurak ve daha riskli geçiyor.
Eğer şimdi önlem almazsak, yeşil vatanımızı çorak bir geleceğe mahkûm edebiliriz.
Ancak hâlâ geç değil. Bilinçli bireyler ve dayanışma içinde bir toplum olarak harekete geçersek, doğayı koruyabilir; çocuklarımıza nefes alabilecekleri bir dünya bırakabiliriz.
Doğa bize emanet, korumak hepimizin görevi.