Sahte Mutlulukların Gölgesinde
Bugün sosyal medyada gördüğümüz hayatların çoğu, gerçekliğin değil, bir yanılsamanın vitrine konmuş halidir. Parlak filtreler, yapay pozlar, kurgulanmış mutluluklar… Hepsi dışarıdan bakıldığında kusursuz görünür; ama o görüntülerin ardında çoğu zaman derin bir boşluk, tatminsizlik ve kimlik arayışı vardır.
Asıl tehlike, bu sahte mutlulukların sadece bir görüntü olmaktan çıkıp, topluma dayatılan bir yaşam standardına dönüşmesidir. Kendi hayatından memnun olmayan, olmak istediğine dönüşemeyen ama yine de görüntüyü sürdürmek için rol yapan insanlar; farkında olmadan toplumun değerlerini aşındırıyor. Çünkü gösterdiğiniz şey, gerçeğiniz değilse, en çok kendinizi değil, sizi izleyenleri kandırıyorsunuz.
Bir “beğeni ”, bir “yorum”, bir “takipçi” uğruna… Birçok insan olması gereken kişiden uzaklaşıyor. Kendini başkalarının onayında var etmeye zorladıkça özgünlüğünü kaybediyor. Ve ne yazık ki bu durum sadece bir bireysel boşluk değil; toplumsal bir hastalık haline geliyor.
Gençler, çocuklar, kişiliği henüz oturmamış insanlar… Sizlerin kurguladığı o sahte yaşamın büyüsüne kapılıp, gerçek hayatta ulaşamayacağı bir hayalin peşine düşüyor. Olmadıkları biri gibi davranmaya başlıyor, sırf kabul görmek için kendilerini yeniden şekillendiriyorlar. Başkası gibi olmak isterken, kendi olmayı unutuyorlar.
Bir insanın hayatını, hayallerini, özgüvenini, hatta geleceğini; izlenme sayısı uğruna şekillendirmek… İşte asıl bozulma burada başlıyor.
Eğer bir gün sosyal medya sessizleşirse, eğer filtreler kapanır ve kimse “izlemiyormuş gibi” davranırsa… O zaman hepimiz çıplak gerçeklerimizle kalacağız. Kimimiz rahatlayacak, kimimiz rahatsız olacak. Çünkü gerçekler, filtresizdir.
Dilerim ki bir gün; sahte mutluluklar değil, içten gülüşler değer görür. Gösteriş değil, gerçeklik kıymet bulur. Ve insanlar bunu fark eder