Bir Dede Olarak Hz. Muhammed (s.a.v.)

Aile, toplumun temel yapı taşıdır; anne ve baba ile başlar, çocuklar ve torunlarla genişler. Aile büyükleri, özellikle dedeler, torunların hayatında özel bir yere sahiptir. Onların sevgisi, ilgisi ve merhameti, çocukların dünyasında unutulmaz izler bırakır. İşte bu noktada Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bir dede olarak hayatımıza sunduğu örnekliği hatırlamak gerekir.

Peygamberimiz torunları Hasan ve Hüseyin’e öyle sevgiyle yaklaşırdı ki, onları omzuna alır, sırtında taşır, oyunlarına eşlik ederdi. Bir gün sahabeden biri bu manzarayı görünce, “Ne güzel bir bineğe binmişsiniz” dediğinde, Efendimiz tebessüm ederek, “Onlar da ne iyi binicidirler” buyurmuştu. (Tirmizî, Menâkıb, 31) Bu söz, sadece bir övgü değil; aynı zamanda torunlara verilen değerin ve sevginin ifadesiydi.

Torunları hastalandığında yanlarına koşar, onlarla vakit geçirir, dualarıyla şefkatini gösterirdi. Diğer torunlarından Ümame’yi de mescitte kucağına alır, namaz sırasında sırtına binen çocuklara asla kızmazdı. Peygamberimizin bu tavrı, günümüzde bazen camilerde görülen sert müdahalelerle kıyaslandığında, ne kadar örnek bir merhamet anlayışına sahip olduğunu ortaya koyar. Çocukların koşuşturması, neşesi ve oyunları, onların varlığının birer bereketi olarak görülmelidir.

Bir gün sahabeden Akra bin Hâbis, Peygamberimizin torunlarını öptüğünü görünce hayretle, “Benim on çocuğum var, hiçbirini öpmüş değilim” demişti. Efendimizin cevabı ise hayatımıza ışık tutacak nitelikteydi:
“Allah senin kalbinden merhameti almışsa ben ne yapabilirim? Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buhârî, Edeb, 18)

Peygamberimiz sadece torunlarına değil, çevresindeki tüm çocuklara sevgiyle yaklaşır, onların mutluluğunu ve hüznünü paylaşırdı. Her gördüğüne selam verir, onları yalnız bırakmazdı. Bu davranışlar, hem aile içindeki bağları güçlendiren hem de toplumun geneline merhameti yayan bir örnektir.

Kur’an-ı Kerim’de Nisa Suresi’nin 36. ayetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve elinizin altında bulunanlara iyilik edin.”

Merhamet ve iyiliği hayatının merkezine alan Peygamberimiz gibi, biz de ailemize, torunlarımıza ve toplumun tüm fertlerine sevgiyle yaklaşmayı öğrenmeliyiz. Çocuklarımıza göstereceğimiz sevgi ve şefkat, onların karakterini şekillendirecek ve gelecekte topluma faydalı bireyler olmalarını sağlayacaktır.

Belki de torunlarımızın, çocuklarımızın ve öğrencilerimizin bizi hatırlayacağı en değerli şey, onlara gösterdiğimiz sevgi ve merhamet olacaktır. Bizler de Peygamberimizin örnekliğini hayatımıza taşımakla, hem ailemize hem de toplumumuza kalıcı iyilikler bırakabiliriz.