Emeksiz yemek

Her zaman her şeyin güzel olmasını bekleriz ama bu mümkün değildir. Karanlıkta kalmadı isek aydınlığın kıymetini bilemeyiz. Acıyı tatmadı isek tatlının kıymetini bilemeyiz. Ayrılık yaşamadı isek birlikte olmanın değerini anlayamayız. Parasız kalmadı isek paranın kıymetini bilmeyiz. Yalnız kalmadı isek akraba ve arkadaş daha doğrusu insanın kıymetini bilemeyiz.

Her inişin bir yokuşu olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız.

Bazı acı ve tatsız olayları yaşamamızın sonunda mutluluk olduğunu da akıldan çıkartmamamız gerekir. Bir annenin çocuk dünyaya getirmesi kadar zor bir olay yoktur. Sen erkeksin nereden biliyorsun, dersiniz belki ama şunu unutmayın “doğum anında anneler bir çocuk doğurana kadar babalar dokuz doğurur.” Anne doğumu yapmış, can acısı çekerken konuşmaya gücü yetmez durumdayken bebeği kucağına verildiğinde o acılarını unutur ve bebeğini bağrına basar, dünyanın en mutlu insanı olmuştur.

Bazen vücudumuzda hafifte olsa, şiddetli de olsa bir ağrı duyduğumuzda üzülür canımız sıkılır, of, püf deriz. Acıya dayanamaz doktora gideriz. Tahliller sonucu hayatımızı tehlikeye sokacak bir amansız hastalığın başlangıcı olduğunu öğreniriz. Doktorumuz” iyi ki zamanında geldin”, dediğinde of, puf diye şikâyet etiğimiz ağrı ve acımıza seviniriz. İyi ki ağrımışta doktora gitmişiz deriz.

Her kolay işin mutlaka zor bir geçmişi vardır. Yemek yemek insanlara sağlık verir ama bir lokmayı midemize indirebilmek için birçok eziyetler çekmiyor muyuz?

 Önce; o yemeğin malzemelerini para verip almıyor muyuz? Sonra bir sürü zahmetlerle ocakta pişirmiyor muyuz? Sofraya oturup kaşık veya çatal yardımı ile ağzımıza almıyor muyuz?

 Ağzımızda çokça çiğnemiyor muyuz? Görüyoruz ki bir lokma yiyeceği midemize indirmek bile öyle kolay olmuyor.

 Rahata kavuşmak için mutlaka çaba sarf etmemiz gerekiyor. Yani emeksiz yemek mümkün değildir.

İnsan olarak hep mutluluk ararız. Yavan ekmek yiyelim ama sağlığımızla mutluluğumuz yerinde olsun deriz. Allah ağzımızın tadını bozmasın diye dua ederiz. Ağzımızın tadının bozulmaması bizim elimizdedir.

 Her ne işi yaparsak yapalım; ilk önce düşünüp planlamamız gerekir. İlk defa yapacağımız bir işe daha önce bu işi yapmış ve başarılı olmuş kişilere başvurarak onlardan gereken yardımları almamız lazım.

İşe başlamadan önce kendimizi bir ölçüp biçmemiz gerekir.

 Moralim yerinde mi?

 Sağlığım bu işe elverişli mi?

Kafamda başka meşguliyetler var mı?

 Bu başladığım işi yaparken kafamı karıştıracak, meşgul edecek, beni hataya sürükleyecek olaylar var mı?

 Şayet bu soruların cevabı olumsuz ise işe başlarız. İşi bitirene kadar zorlanırız.

Planımızdan taviz vermeyiz, başarılı olduğumuzda ise bütün yorgunluklarımızı unuturuz, derin bir oh çeker ve rabbimize dua eder, teşekkür eder seviniriz.

Tıpkı annenin doğurduğu çocuğu kucağına alması gibi.

YORUM EKLE

banner115