Gençlerin Evlilik Hayalleri ve Şatafatlı Düğünler
Son dönemlerde medya organlarında popüler figürlerin, magazin dünyasının yakından tanıdığı isimlerin arkadaşlık ilişkileri, dillere destan nikâh ve düğün organizasyonları, âdeta masallardan fırlamış balayı gezileri sıkça karşımıza çıkıyor.
Televizyon kanallarının magazin programlarında, haber bültenlerinde, sosyal medyada, gazete sayfalarında bu tür etkinliklerin detayları, kullanılan lüks mekanlar, giyilen pahalı gelinlikler ve smokinler, harcanan astronomik paralar geniş yer buluyor.
Bu şatafatlı tablolar, özellikle gençlerin dikkatini çekiyor, hatta birçoğu için bir nevi "rol model" teşkil ediyor.
Bu parıltılı dünyanın bir de karanlık yüzü var: Ekonomik yetersizlikler nedeniyle evlilik hayallerini rafa kaldırmak zorunda kalan binlerce genç.
Medyanın sürekli olarak gözümüze soktuğu bu gösterişli düğünler, gençlerin zihninde evliliğe dair yanlış bir algı oluşturuyor.
Sanki evlenmek için mutlaka büyük bir servete sahip olmak, lüks bir mekanda dillere destan bir düğün yapmak, en pahalı markaların ürünleriyle donanmak gerekiyormuş gibi bir hissiyat yaratılıyor.
Oysa ki evlilik, iki insanın birbirine duyduğu sevgi, saygı ve güven üzerine inşa edilen bir kurumdur.
Maddiyatın bu kadar ön plana çıkarılması, aslında evliliğin özünden uzaklaşılmasına neden oluyor.
Evlenme çağındaki birçok genç, ekonomik koşulların ağırlığı altında eziliyor.
Yüksek kira bedelleri, hayat pahalılığı, işsizlik veya düşük gelir gibi sorunlar, gençlerin geleceğe dair planlarını yapmalarını zorlaştırıyor.
Evlilik gibi önemli bir adımı atmak ise bu koşullar altında neredeyse imkansız hale geliyor.
Ev kurma masrafları, düğün organizasyonunun maliyeti, balayı bütçesi derken, gençler bu yükün altından nasıl kalkacaklarını bilemiyorlar.
Birikimleri olsa bile, o birikimlerin eriyip gittiği bir ekonomik ortamda, evlilik planları sürekli ertelenmek zorunda kalıyor.
Popüler isimlerin cömertçe harcadığı paraların, gençlerin hayal kırıklıklarını daha da derinleştirdiği yadsınamaz bir gerçek.
Medya aracılığıyla sunulan bu imaj, gençlere "eğer böyle bir düğün yapamayacaksanız, evlenmeyin daha iyi" mesajı mı veriyor?
Elbette hayır, ancak bilinçaltında bu tür bir algının oluşması kaçınılmaz oluyor.
Gençler, çevrelerindeki arkadaş gruplarında bile bu şatafatlı düğünleri konuşurken, kendi kısıtlı imkanlarıyla nasıl bir evlilik yapacaklarını düşünerek kaygıya kapılıyorlar.
Bu durum, sadece maddi bir sorun olmaktan çıkıp, gençlerin psikolojisini olumsuz etkileyen, motivasyonlarını düşüren bir unsura dönüşüyor.
Peki, bu durumun önüne nasıl geçilebilir?
Medyanın burada önemli bir sorumluluğu var: Sadece gösterişli düğünleri değil, aynı zamanda sade ve anlamlı evlilikleri de öne çıkararak, evliliğin özündeki değerlere vurgu yapılmalı.
Belki de ünlülerin de daha mütevazı kutlamaları tercih etmeleri, gençlere daha gerçekçi bir tablo sunabilir.
Ayrıca devletimizin ve sivil toplum kuruluşlarının, gençlerin evlilik sürecinde yaşadıkları ekonomik zorlukları daha da,hafifletmeye yönelik politikalar geliştirmesi büyük önem taşıyor.
Hükümetin bu yönde bugüne kadar attığı adımlar umut verici.
Düşük faizli evlilik kredileri veya ev kurma destekleri gibi uygulamalar, gençlerin omuzlarındaki yükü hafifletiyor. Ancak yeterli görülmüyor.
Unutmayalım ki, bir ülkenin geleceği gençlerin omuzlarında yükselir.
Gençlerin evlilik gibi temel bir haklarını kullanmaktan mahrum kalmaları, sadece bireysel bir sorun değil, toplumsal bir sorundur.
Şatafatın ve gösterişin gölgesinde kalmış evlilik hayallerini gerçekleştirebilmek için, hem toplumsal algının değişmesi hem de somut adımların atılması elzemdir.
Aksi takdirde, bu parlak tabloların altında ezilen genç nesillerin sayısı artmaya devam edecektir.