Dijital Bağımlılık ve Sosyal Medya Sorunları

Dijital Bağımlılık ve Sosyal Medya Sorunları

2024-2025 eğitim-öğretim yılının birinci dönemi bugün sona erdi. Dört aylık yoğun bir eğitim sürecinin ardından karnelerini alan öğrenciler, 15 günlük yarıyıl tatiline başlamış oldu.

Eğitim, bireylerin yalnızca akademik bilgi edinmesi değil, aynı zamanda sosyal beceriler ve kişisel gelişim açısından da kritik bir süreçtir.

Günümüzde dijital teknolojilerin hızlı yükselişi, özellikle genç nesil üzerinde beklenmedik etkiler ortaya çıkarmaktadır.

Millî Eğitim Bakanımız Sayın Yusuf Tekin'in açıklamalarına göre, okullarda yapılan araştırmalar öğrencilerde sosyal medya bağımlılığının ciddi bir sorun haline geldiğini göstermektedir. Bu durum, yalnızca bireyler için değil, toplumun genel yapısı için de önemli bir endişe kaynağıdır.

Sosyal medya, insanların iletişim kurma biçimlerini değiştirmiş, bilgiye erişimi kolaylaştırmış ve sosyal ilişkileri yeniden şekillendirmiştir. Bu platformların sunduğu avantajların yanı sıra çeşitli olumsuz sonuçları da beraberinde getirdiği bir gerçektir.

Öğrencilerin en çok yaşadığı şikayetlerden biri, "Arkadaşım beni takip etmiyor" gibi basit ama derin kaygılardır. Gençler, sosyal medyadaki etkileşimlerini gerçek hayattaki arkadaşlıklarına dönüştürmeye çalışırken, aslında bu yeni normlar içerisinde kaybolmaktadır.

Öte yandan, dijital ortamda yaşanan şiddet olayları, çocukların ruh sağlığı üzerinde kalıcı hasarlar bırakabilir. Mesajlaşma gruplarında dışlama, zorbalık ve siber taciz gibi davranışlar, genç bireylerin kendilerini huzursuz hissetmelerine ve özgüven kaybı yaşamalarına yol açmaktadır. Bu tür durumlar, eğitimcilerin ve ailelerin dikkatle gözlemlemesi gereken ciddi sorunlardır.

Bizim gençliğimiz, dijital dünyanın var olmadığı bir dönemdi. O zamanlar iletişim daha sınırlıydı ve insan ilişkileri yüz yüze gerçekleşiyordu. Şimdi ise gençlerin büyük çoğunluğu vakitlerinin büyük bir kısmını ekran karşısında geçiriyor. Akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar hayatlarımızın vazgeçilmez birer parçası haline geldi. Bu durum, bireylerde yalnızlık hissi, kaygı ve sosyal becerilerde düşüş gibi olumsuz duygulara yol açabiliyor.

Bir zamanlar arkadaşlıkların temelleri yüz yüze kurulur ve insanlar kim olduklarıyla tanınırdı. Bugünse sosyal medya hesaplarının sayısı ve etkileşimlerin niteliği, arkadaşlık kavramını büyük ölçüde değiştirmiştir. Öğrenciler artık birinin "takipten çıkması" ile kişisel olarak değerlendirildiklerini düşünme noktasına gelebiliyor. Bu da gençlerin sosyal medyayla olan ilişkisinin hem karmaşık hem de sorunlu olduğunun bir göstergesidir.

İzninizle bazı çözüm önerilerinde bulunmak isterim: Bu sorunun üstesinden gelmek için öncelikle bilinçlenme gereklidir. Okullarda sosyal medya kullanımı üzerine eğitimler düzenlenmeli ve dijital ortamdaki davranışlarla ilgili atölye çalışmaları yapılmalıdır.

Ailelere düşen görev ise çocuklarının sosyal medya kullanımlarını aktif bir şekilde izlemek ve gerektiğinde sınırlar koymaktır. Ayrıca, sosyal medyanın yalnızca bir araç olduğu ve gerçek ilişkilerin temelinin yüz yüze iletişim olduğu vurgulanmalıdır. Okul içindeki sosyal etkinlikler, öğrencilerin yüz yüze iletişim kurma fırsatlarını artıracak şekilde planlanmalı ve teşvik edilmelidir.

Sonuç olarak, dijital çağda büyüyen gençlerin zorluklarıyla başa çıkmak ancak topyekûn bir bilinçlenme ve eğitim süreciyle mümkün olabilir. Sosyal medya bağımlılığının ve dijital şiddetin üstesinden gelmek, yalnızca eğitim kurumlarının değil, ailelerin ve toplumun ortak sorumluluğudur.