Vergi ve Devlet

Vergi ve Devlet

Vergi deyince; Devletin kamu hizmetlerini yerine getirirken yapmış olduğu harcamaları karşılamak üzere gerçek ve tüzel kişilere yüklediği ekonomik yükümlülük olarak tanımı yapılmaktadır. Karşılıksız olarak alınan vergi, kazancımızdan bir kısmının parasal olarak verilmesi, ekonominin çarklarının dönmesine katkı sunmamız anlamına gelmektedir. Vergi, insanlığın varoluşundan buyana ticaret hayatıyla birlikte varlığını sürdürmüştür. Devlet dediğimiz ve millet için var olan bu organizasyon yapısı içerisinde vergi, sürekliliğinin sağlanması açısından hayati bir öneme sahiptir.

Gelir İdaresinin Tarihçesi

Tarihin her döneminde devletler kamu hizmetlerini yerine getirebilmek için vatandaşlarının maddi katkılarına gereksinim duymuşlar bunu da vergilerle sağlamışlardır. Bu uygulama günümüzde de devam etmektedir. Osmanlı Devleti’nin ilk kuruluş yıllarında (1299-1324) Osman Gazi; "Her kim pazarda satış yapıp para kazanırsa bunun iki akçasını versin" fermanı ile Osmanlı topraklarında ilk vergi uygulamasını başlatmıştır. Osmanlı’da vergiler; Dini temele dayalı ‘Şer’i vergiler’ ve Padişahın iradesine dayalı ‘Örfi vergiler’ olmak üzere iki kısma ayrılmıştı. Osmanlı döneminde vergi ile ilgili uygulamalar adil bir şekilde yürütülmüş, zenginden fakire kadar herkes belirlenen ölçüde vergisini ödemekle yükümlü tutulmuştur. Bu kapsamda ilk malî teşkilat I. Murat (1359-1389) zamanında kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında imparatorluğun hem gelirlerindeki hem giderlerindeki önemli artış nedeniyle malî teşkilat yapısı geliştirilmiştir. 1838 yılına kadar Osmanlı idare teşkilatında tam anlamıyla bir Maliye Bakanlığı yoktu ama bu tarihe kadar malî işlerle uğraşan teşkilatın başında ‘birinci sınıf muhasip’ veya ‘defterdar’ olarak adlandırılan bir memur bulunmaktaydı. 1838 yılında yayınlanan bir ‘Hatt-ı Hümayun’ ile devlet teşkilatı içinde resmen bir Maliye Nezareti (Maliye Bakanlığı) kuruldu. Bu nezaretin yapısı her biri bir Reis’in başkanlığındaki Daire’lerden oluşmuştur. 1881 yılında Maliye Nezareti ‘Heyet-i Merkeziye’ ve ‘Heyet-i Mülhaka’ olarak iki ayrı kuruluş hâline getirilmiş, bugünkü Gelir İdaresi Başkanlığı teşkilatının temeli oluşturulmuştur.

Cumhuriyet dönemine geçiş sürecinde vergi idaresiyle ilgili ilk adımlar atılmış, 23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen ilk kanun, bir vergi kanunu (Ağnam Resmi) olmuş, 1923 yılında Maliye Bakanlığı kurulmuştur. 1942 yılında 4286 sayılı Kanun ile Vasıtasız Vergiler Umum Müdürlüğü ve Vasıtalı Vergiler Umum Müdürlüğü kurulmuştur. 1946 yılında 4910 sayılı Kanun ile Vasıtasız Vergiler Umum Müdürlüğü ve Vasıtalı Vergiler Umum Müdürlüğü kaldırılmış ve yerine Gelirler Genel Müdürlüğü adı kullanılmıştır. Nihayet 16 Mayıs 2005 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5345 sayılı Kanun ile Gelirler Genel Müdürlüğü kaldırılarak, Maliye Bakanlığına bağlı Gelir İdaresi Başkanlığı kurulmuştur.

Vergi Haftası

Ülkemizde vergi bilincinin artırılması ve vergiye gönüllü uyumun yaygınlaştırılması amacıyla her yıl Şubat ayının son haftası Vergi Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu sene de 26 Şubat – 3 Mart 2024 tarihleri arasında düzenlenen etkinliklerle 35’inci vergi haftası kutlanmaktadır. Vergi, devletin gerçek ve tüzel kişilere yüklediği ekonomik yükümlülük olarak tanımı yapılmış ve bu husus Anayasamızın ‘Vergi Ödevi’ başlıklı 73’üncü maddesinde belirtilmiş; ‘Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır’ denilmektedir. Devletin bizlere yüklediği bu ekonomik yükümlülüğün asıl işlevi; eğitim, sağlık, adalet, savunma, yol, köprü, su, elektrik ve diğer alt yapı hizmetleri gibi kamu harcamalarını karşılamak ve ülkenin gelişmesi, refah düzeyinin artırılması amacını taşımaktadır. 

Devletin ana gelir kaynağı vergidir. Vergi mevzuatının sadeleştirilmesi, anlaşılır hale getirilmesi, adaletli ve tabana yayılan bir vergi sisteminin geliştirilmesi; vergi kayıp ve kaçağı ile ilgili cezaların daha caydırıcı hale getirilmesi önem arz etmektedir. Bu sebeple etkin inceleme ve denetim sisteminin kurulması kayıt dışı ekonomiyi azaltacaktır. Ülkemizde geçmişten günümüze kadar var olan kayıt dışı ekonomi vergi kayıp ve kaçağını artırmış, dolaylı vergilerin artmasına vesile olmuştur. Dolaylı vergilerin varlığı bir sebep değil bir sonuçtur. Yani kayıt dışı sebebiyle oluşan bütçe açığı dolaylı vergilerle kapatılmaya çalışılmıştır. Kayıt dışı ekonomi hem vergi kaybı ve kaçağını hem de haksız rekabeti tetiklemiştir. Kayıt dışı ekonomiyle hem Devlet olarak hem de vatandaş olarak birlikte mücadele etmemiz gerekir.

Vergi konusu özellikle vatan edindiğimiz bu topraklarda daha rahat ve güvenli yaşayabilmek için verginin uzun vadede sağlayacağı faydaları düşünülmelidir. Vergi ile ilgili algılar, izlenimler, duygular, düşünceler, davranışlar, beklentiler ve tutumlar çok küçük yaşlardan itibaren oluşmaya başlar. Bu konuda çocukların yakın çevresindeki kişilerin söz ve davranışları çok önemlidir. Bununla birlikte ilkokul çağındaki öğrencilerin vergi konusunda okulda edindikleri yaşantılar ayrı bir öneme sahiptir. Küçük yaşta vergi konusunda okulda edinilen bilgiler, vergi ödemeye yönelik tutum ve davranışların temel belirleyicilerinden biridir. Bu nedenle küçük yaşlardan başlayarak çocuklara vergi vermenin önemi kavratılmalı, verginin doğru anlaşılması sağlanmalıdır.

Vergi Haftasında Neler Yapılmaktadır?

    Ülkemizde, Vergi Haftası münasebetiyle verginin önemi ve vergi bilincinin tam olarak yaygınlaştırılması için çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Öncelikle geleceğin büyükleri çocuklarımız için ders müfredatına vergi konularının yerleştirilmesi sağlanmış, bu konuda küçük yaşta vergi bilincinin oluşması amaçlanmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı ile yapılan ortak çalışmalar sonucunda ilk ve orta dereceli okullarda ‘vergi’ konulu resim, şiir, kompozisyon ve afiş yarışmaları düzenlenerek öğrencilerin konuya aktif katılımı sağlanmaktadır. Etkinliklerde ilk, orta ve lise düzeyindeki okullar ile üniversiteler ziyaret edilerek vergi konulu konferanslar verilmekte, öğrencilere çeşitli hediyeler ve broşürler dağıtılmakta, öğrencilere vergi daireleri gezdirilerek tanıtılmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı ile Kızılay iş birliğinde kan bağışı kampanyaları düzenlenmektedir. Bununla beraber mükellefler işyerlerinde ziyaret edilmekte, kamu kurum ve kuruluşları, mesleki kuruluşlar ve oda temsilcileri ziyaret edilmekte, çeşitli hediye, broşür ve afişler dağıtılmaktadır.

    Verginin beyanı, tarh, tahakkuk ve tahsilat işlemlerinde gelir idaresi çalışanların yanında meslek mensupları olan serbest muhasebeci ve mali müşavirler de kritik görevler üstlenmektedir. Devlet ile mükellef arasında önemli bir köprü vazifesi ifa eden ve özveri ile çalışan meslek mensuplarının vergi gelirlerinin sağlanmasında ve kayıtlı ekonomiye katkılarında takdire şayan emekleri vardır. 
Alışverişlerimizde Belge Almanın Önemi

İhtiyaçlarımızı karşılamak üzere alışverişe çıkarız. Hayatımızın önemli bir parçası olan alışveriş yaptığımızda hepimiz vergi ödüyoruz. Ancak bunu alışveriş sırasında genellikle hiç algılamıyoruz. Tıpkı markette alışveriş gibi lokantada yemek yenilmesi, doktora veya kliniğe muayeneye gidilmesi, bir avukat ya da mimardan hizmet satın alınması çoğumuzun defalarca yaptığı işlemlerdir. Esasen çoğu zaman gerek bu hizmetleri satın alırken gerekse alışverişimizde hiç de pazarlık etmeyiz. Buna karşılık fiş veya fatura da istemeyiz. Bunun sonucunda kendimizi vergi ödeyicisi olarak görmediğimiz için kamu harcamaları ile ilgili hesap sormayı da düşünmeyiz.

Eğer Alışverişlerimizde Belge Alırsak;

• En önemlisi vatandaşlık görevimizi yerine getirmiş oluruz.
• Ödediğimiz verginin kamu hazinesine aktarılmasını sağlamış oluruz.
• Vergi kayıp ve kaçağını önleyici katkıda bulunuruz.
• Bu işlemlerin kayıt altına alınmasını ve vergilendirilmesini sağlamış oluruz.
• Kamu hizmetlerinin daha sağlıklı yürütülmesine katkı sağlamış oluruz.
• Bir tüketici olarak haklarımızı kullanmamız gerektiğinde elimizde geçerli bir belge olur.
• Belge almadığımız için cezai işleme muhatap olmayız.

Yapmış olduğumuz alışverişler sonrasında fiş veya fatura almak, o alışverişin varlığını belgelemek anlamına gelmektedir. Konuyu tüketici hakları yönünden ele aldığımızda görmekteyiz ki biz bir tüketici olarak fiş almamakla tüketici olarak sahip olduğumuz haklarımızı savunmak için kullanabileceğimiz çok önemli bir belgeyi almayı da reddetmekteyiz. Fiş ya da fatura, alışverişi yapana tüketici hukuku bakımından ileride doğabilecek sorunların çözümünde fayda sağlayacak çok önemli bir dayanaktır. Diyelim ki satın aldığınız bir gıdadan dolayı bir zehirlenme olayı yaşadınız ya da evinize aldığınız bir elektrikli eşya arızalı çıktı ve evinizde bir hasara sebep oldu. Bu gibi durumlarda tüketici olarak zararınızı telafi edebilmeniz için alışverişinizi belgelendirmeniz gerekmektedir. Fiş ya da fatura olmadığı takdirde, tüketici olarak hiçbir haktan yararlanamazsınız.

Eğer Alışverişlerimizde Belge Almazsak;

• Yapmış olduğumuz alışverişlerde almadığımız her bir fiş ya da faturanın KDV’si, bu fişi ya da faturayı vermeyenin cebinde kalır.
• Alınmayan her belge; ülke kalkınmasında önemli bir yere sahip olan verginin, kayıp ve kaçağına neden olur.
• Adalet, yol, su, elektrik, eğitim, sağlık, ulaşım, iç ve dış güvenlik gibi hizmetlerin yanı sıra kimsesiz çocukların bakımı ve yetiştirilmesi, bakıma muhtaç yaşlıların barındırılması, doğal afetlerde mağdur olanlara yardım ulaştırılması gibi hizmetlerde de aksamalar yaşanabilir.
• Belge düzenlenmemesi halinde her bir belge için belge almayana da özel usulsüzlük cezası uygulanır.

Bütün bunlar düşünüldüğünde görülmektedir ki genellikle hiçbir neden olmaksızın, bazen de belki çok küçük miktarda bir indirim için almaktan vazgeçtiğimiz fiş ya da fatura, aslında bize gelecekte sunulacak daha iyi bir kamu hizmetinden de vazgeçmemiz anlamına gelmektedir. Bu aynı zamanda, başlangıçta hiç de hedeflemediğimiz biçimde, ödediğimiz verginin hiç tanımadığımız ve desteklemeyi de amaçlamadığımız satıcıya gitmesidir. Fatura ya da fiş almak, bilinçli vatandaş olmanın bir gereğidir. Alışverişlerinizde fiş almaktan vazgeçmeniz hem gelecekte alabileceğiniz daha iyi, daha kaliteli kamu hizmetinden hem de bir tüketici olarak haklarınızdan vazgeçmeniz anlamına gelmektedir.


Fiş Alınmaması-Verilmemesi Halinde Uygulanacak Cezalar Nelerdir?

1 Ocak 2024 tarihinden itibaren, fatura düzenleme sınırı 6.900 TL’ye yükseltilmiştir. Alışveriş sonrasında fatura düzenlemeyenlere, faturaya yazılması gereken tutarın yüzde 10’u oranında özel usulsüzlük cezası kesilmektedir. Ancak bu cezanın tutarı, düzenlenmeyen her fatura için 3.400 TL’den aşağı olmamaktadır. Fatura vermeyenlere olduğu gibi, almayanlara da ceza uygulanmaktadır. Birinci ve ikinci sınıf tüccarların yani şirketlerle, işletme ya da bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi mükelleflerinin ve serbest meslek erbabının (avukat, doktor, mimar, muhasebeci ve mali müşavir vb) satın aldıkları mal ya da hizmetler için, tutarı 6.900 TL’nin altında olsa da fatura almaları gerekmektedir. Almadıkları takdirde, satıcıya kesilen özel usulsüzlük cezasının aynısı kesilmektedir. Nihai tüketici durumunda olanlara da fatura almadıkları takdirde özel usulsüzlük cezası kesilmektedir.

Vergi bilinci yalnızca kurallara uymayanlara para cezaları uygulanarak değil, bu bilincin toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılması ve benimsetilmesi ile mümkündür. Bu sorunlar vatandaş olarak bizim bilinçli katkılarımızla çözülebilecektir. Bu konuda vatandaş olarak bizlerin katkısı çok önemlidir. Unutmayalım ki bilinçli vatandaş toplumsal sorumlulukların farkında olan kişi demektir. Mükellefler açısından vergiyi tam ve zamanında vermek kadar verilen verginin kontrolünü yapmak da bir vatandaşlık görevidir. Devletten daha iyi hizmet almak istiyorsak, vatandaş olarak görevlerimizi bilip, ona göre hareket etmemiz gerekmektedir. Alışverişlerimizde mutlaka fişimizi ya da faturamızı almamız gerekir. Böylece hem vergi kaçağını önleriz hem de sorunlu çıkan bir mal veya hizmete karşı hak arama olanağı elde ederiz. Bu sebeple yaptığımız bütün alışverişlerde fiş isteme alışkanlığımızı sürdürelim.
Gelir İdaresi Başkanlığı, vergisel yükümlülüklerini tam ve zamanında yerine getirerek ülkemizin gelişmesine katkı sağlayan tüm mükelleflerimize, meslek mensuplarımıza ve çalışma arkadaşlarımıza teşekkür etmektedir.

Mustafa GEZEN

Soru ve görüşleriniz için: [email protected]

Kaynak: www.gib.gov.tr
      www.mevzuat.gov.tr
      www.vergibilinci.gov.tr

YORUM EKLE

banner115