TÜRKÇEMİZ ÜZERİNE..!

TÜRKÇEMİZ ÜZERİNE..!

(1)

Dil bilimcilerinin çoğu dili yaşayan,(canlı)bir varlık olarak kabul ederler. Zenginleşmesi için de başka dillerden kelime almasını normal görürler.

Diğer bir kısmı da,dilin kendi köklerinden kelimeler türetilmesini isterler.Daha da ilerisi başka dilden geçmiş kelimelerin atılması da.Böylece dilin sadeleşeceğine inanırlar.

Bendeniz de,başka dillerden belli ölçüde,yapılan alıntının dilde yozlaşma yapmayacağına inanırım.Dilimize yerleşmiş kelimelerin de yerli yerinde kullanılmasını isterim.

Böylece,birinci görüşe katıldığımı söyleyebilirim.Diğer görüş dediğimiz İkinci görüşe gelince, bu görüş Türkiye de denenmiştir.

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında (özellikle 1932’lerde)yapılan dil çalışmalarıyla “Arapça, Farsça veya Garp dillerinden geçen” kelimelerin ayıklanmasına çalışılmıştır.

Bu çalışmalar çerçevesinde Atatürk’ün isminin de “Kamal” olarak yazılması önerisinde bulunmuştur.Ama uygulamada dilin iyice daraldığı ve bir takım ifade zorlukları yaşandığı da görülmüştür.

Bu vahim durum (bizzat) Atatürk tarafından (uygulama) durdurulmuştur.

Çok köklü devlet geleneğine sahip olmamıza rağmen,Türkçemiz Osmanlı Devletiyle resmî dil olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Karamanoğlu Mehmet Bey'in Türkçe konuşulması ile ilgili fermanı memurların halkla olan ilişkilerine yöneliktir ve resmî yazışmalardaki devlet diliyle ilgili değildir.Bunu önemli bilgi olarak kaydedelim.

Çünkü Halk Türkçe konuşmaktadır.

Selçukluların hâkimiyetindeki yerlerde de resmi dil hep Farsça olmuştur.

Mevlana, Mesnevisinin Farsça yazılışı da Mevlana'nın Türk olmamasıyla ilgili değildir ve devlet diliyle yazılmış olmasındandır.

Daha açık bir ifadeyle, o tarihte resmî yazı dilinin Farsça oluşundandır.

(Devlet dilinin Farsça oluşu da farklı sebeplere dayanır. İnşallah onu ayrı bir yazıda ele alırız.)

Ama Osmanlı baştan itibaren “Osmanlı Türkçesini” resmi dil olarak kabul etmiş yıkılışına kadar da “Mekke ve Medine’de dâhil. Osmanlı Coğrafyasının tamamında resmi yazı dili olarak “Osmanlı Türkçesini Kullanmıştır.”

Devlet dilinin gücü o devletin hükümranlığı ile ilgilidir ve güçlü devletlerin dilleri de güçlüdür.

Dilde yozlaşma topluma yön veren aydınların durumuyla ilgili olabilmektedir.

Bizim dilimiz zengin ve güzeldir ama belki de teknolojik gelişmeler özellikle gençlerin konuşma dilinde “argoya” yönelme eğilimi göstermesine sebep olmaktadır.

Bu iş biraz da (yanlış) eğitim metodundan kaynaklanmaktadır.

Bu yönelmenin uzak görüşlü kültür değerlerimize sahip “mütefekkir” adamlar yetiştirildiğinde azalacağına inanıyorum.

Nazım Hikmetin “Bence Sen’de Şimdi Herkes Gibisin” şiirinde,“Bir köylü toprağını ve öküzünü, bir marangoz tahtasını ve rendesini nasıl severse “Türk dilini öyle seviyorum” dediği gibi.

Dilimiz sevilecek ve “arı duru bir Türkçe” her zaman kulaklarımıza aks edecektir.

Diyerek sözümüzü bir dörtlükle bitirelim.

Hoşça kalın.Nezih Yıldırım

(Devam edecek:)

“Arı duru Türkçemiz

Oğuzlardan lehçemiz

Güzel sözler seçeriz

Biz bizimle olunca!..”

“N.Yıldırım’ın Yanan Gönlüm Kitabından”

YORUM EKLE

banner115

banner124

banner138