ŞAİRLER GÖZÜYLE AŞK VE DERT..!

“Elçek tabip elçek yaram üstünden.

Sen benim derdime deva bilmezsin.

Sen nasıl tabipsin yoktur ilacın.

Yaram yürektedir sara bilmezsin”

Erzurumlu Emrah.

Sevgili okurlarım, emperyalistlerin doyumsuzluğu ve ateşli silahlarla yapılan savaşlar yetmiyormuş gibi bir de ekonomik savaşlarla dünya insanlara dar ediliyor. Bu yoğun ve sıkıntılı gündemle yaşamak adeta haram ediliyor insanlara.

Türkiye’de burnumuzun dibinde yapılan savaş ve siyasi sıkıştırılmalarla gündemin, dışında kalamıyor ve ekonomik terör belası başta birçok konuda gündem yoğunluğu yaşıyor.

Biz de bu yazımızda yoğun ve sıkıntılı dönemden sıyrılıp; Aşk Üzerine düşüncelerimizi paylaşmak ve kendi iç âlemimize dönerek yazımız başına (Emrah’tan) koyduğumuz bir gerdanlıkla, girizgâh yapıp şair, düşünür veya bir başka deyişle aşk adamlarının tutkusuna bakmak istedik.

Öncelikle aşk nedir? Sorusunun lügat manasıyla;"bir kimseye ya da bir şeye karşı aşırı sevgi ve bağlılık duygusu" olarak ifade edebiliriz. Ama biz cümleye "bir şey(i)e arzulama/ulaşma" kelimelerini de ekleyerek cümlenin daha anlamlı olmasına ışık tutmuş oluruz.

Önemli şair ve düşünürlerimizden merhum Atilla İlhan'da

"Ben aşk nedir bilmem,

Eski kafalıyım.

Bir seni bilirim..

Birde adın geçince

Sıkışan kalbimi" diyor.

Atilla İlhan aşkı bilmem diyor ama "Bir seni bilirim. Birde adın geçince, Sıkışan Kalbimi."diyerek de bir ironiyle aşkı zımnen kabul ediyor.

Hz. Mevlana’ya “Aşk nedir?” diye sormuşlar. O gönül adamı “ben olda bil!” demiş.

Demek ki Aşkı anlamak için Mevlana gibi âşık olmak mı gerekiyor? O halde aşk sosyolojik olarak “ben olmak mı?” sorusuyla varlığı değerli kılmak mı?

Yoksa benle ona değer katmak, bütün kılmak veya vuslata erme arzusu ile yaşamak mı?

Âşık Veysel Şatıroğlu “güzelliğin on para etmez, şu bendeki aşk olmasa” derken bu siteminde, aşkın aşığa ve maşuk’a değer kattığına inandığını mı anlatmak istemektedir?

Koca Yunus “ballar balını buldum/kovanım yağma olsun.

Canlar canını buldum/bu canım yağma olsun.”derken acaba aşkın ne olduğunu ve öneminin ne olabileceğini düşünmeden,“canlar canını”(aşkını) bulmak olduğunu mu anlatmak istemektedir?

Aşkı lügatlerde aradığımızda yukarıda da kısmen ifade ettiğimiz üzere; “şiddetli sevgi, gönül verme, candan sevme, iptila, tutkunluk” gibi birçok kelime yığınlarıyla anlatımlar görürüz.

Ama aşkı anlamaya bunların yetmeyeceğini ve bunları “vuslat” arayanlara anlatamayacağımızı biliriz. Aşklarda çile vardır ama aşkı yaşayana ‘çileler çileyi’ unutturmuştur.

Nitekim Fuzuli “aşk derdiyle hoşem, elçek ilacımdan tabip/kılma derman kim helâ küm zehri derman undadır.”

“Benim aşkımın derdine derman dermeye çalışırsan ben yaşayamam çünkü senin vereceğin ilaç içinde benim helak oluşumun zehri vardır.”diyerek, dermanı derdi içinde görmektedir ve “bir derdim var bin dermana değişmem” diyen şairi haklı çıkarmaktadır.

Mecnun olan “Kaysa” Aşk nedir diye sorsalar. Belki de “Leyla” derdi. Leyla nedir diye sorsalar. Belki de “Aşk” derdi. Çünkü Leyla’dır onu mecnun yapan ve ona dert olup; Mevla’sını bulduran.

Yazımızın gerdanlığına dönecek olursak; “Elçek tabip el çek yaram üstünden/ sen benim derdime deva bilmezsin/sen nasıl tabipsin yoktur ilacın/yaram yürektedir sara bilmezsin” Emrah ne güzel söylemiş değil mi? Beden doktoru ne anlar gönül yarasından!

Divan şairi, Dertli de âşık’ın bir türlü başı dertten ve beladan kurtulmayacağını anlatıyor. “aşığın çok bela gelir başına/tahammül gerektir adu(duşman) taşına/şem-i ruh sarına aşk ateşine/yanmakta seyretsin pervane beni” der.

Aşk a düşen pervaneleri kıskandıracak kadar dönmekte ve maşuka ulaşmak içinde ateşlere yanmakta olduğunu anlatıyor.

Aşka düşenler bu kadar bela ve meşakkate rağmen hallerinden şikâyetçi olmuyorlar.

Ve Hz.Mevlan’anın sözü ile “aşk ruha gıda veriyor” diyorlar.

Bende aşkı ve derdi olanlardan olalım diyorum.

Hoşça kalın.

Nezih Yıldırım

YORUM EKLE

banner115