Halk Sağlığının Teminatı İçin Denetimler Şart!
Son zamanlarda Türkiye gündemini sarsan ve maalesef ölümle sonuçlanan trajik gıda zehirlenmesi vakaları, halk sağlığı konusunu bir kez daha en öncelikli ve acil çözüm bekleyen gündem maddesi haline getirdi.
Akşam haberlerinin ilk sırasında yer alan bu olaylar, vatandaşlarımızın en temel hakkı olan güvenli gıdaya ve hijyenik ortama erişim hakkının ne kadar büyük bir tehdit altında olduğunu açıkça göstermektedir.
Bu kritik artış, yetkili kurumları derhal harekete geçirerek gıda denetimlerini radikal bir şekilde sıklaştırma ve sistemi kökten iyileştirme zorunluluğunu ortaya koydu.
Oteller, Lokantalar, Dönerciler, Balıkçılar, Kokoreççiler Lezzet Durağı mı, Risk Merkezi mi?
Özellikle büyükşehirlerin yoğun ekonomik ve kültürel cazibe merkezlerinde, son yıllarda âdeta bir gastronomi trendi haline gelen "Sokak Lezzetleri" noktaları da oteller, lokantalar gibi bu denetimlerin odak noktası olmalı.
İstanbul'un tarihi ve turistik kalbi olan Eminönü ve Karaköy gibi bölgeleri, bir balık-dürüm, balık-ekmek veya kokoreççi cennetine dönüştü. O kadar çok küçük işletme açıldı ki saymakla bitmez… Neredeyse her köşe başında mantar gibi biten bu işletmeler, yerli ve yabancı milyonlarca ziyaretçi için hem yerel bir lezzet durağı hem de ekonomik bir öğün alternatifi sunuyor.
Porsiyonu 200-250 TL bandındaki bu ürünler, vatandaşın kısıtlı alım gücü karşısında hızlı ve doyurucu bir çözüm olarak cazip görünmekte. Bu cazibenin beraberinde getirdiği risk ise, göz ardı edilemeyecek kadar büyük.
Bu işletmeler, genellikle yüksek sirkülasyonlu, çoğu zaman dar ve hijyen açısından zorlu koşullara sahip mekânlar.
Bu tip işletmelerde;
Gıdaların hazırlanma aşamasındaki çapraz bulaşma riskleri,
- Saklanma koşullarının (özellikle hayvansal ürünlerde soğuk zincirin) yetersizliği,
- Servis edilme süreçlerindeki hijyen eksiklikleri,
gıda zehirlenmelerine davetiye çıkaran temel faktörlerdir.
Hızlı tüketimin yoğun olduğu bu noktalarda, denetimlerin kesintisiz ve tavizsiz olması şart.
Öncelik "Para Cezası" Olmamalı
Gıda zehirlenmelerindeki artışın ardından otellerin yanı sıra, lokantalarda, lezzet durağı bu küçük işletmelerde denetimlerin sıklaştırıldığı bilgisi kamuoyu için umut verici bir adım olsa da, kalıcı bir çözüm için denetim mekanizmasının vizyonunun genişletilmesi gerekmektedir.
Denetimler, sadece bir "para cezası kesme" aracı olmaktan çıkarılıp, bir önleme, bir ikaz ve sürekli eğitim mekanizması olarak işlev görmelidir.
Bu kapsamda, halk sağlığını güvence altına alacak ve sistemin sürdürülebilirliğini sağlayacak önerilerimiz şöyle maddeleştirilebilir:
Risk Bazlı ve Sürekli Denetim Yaklaşımı
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın halihazırda uyguladığı gibi, denetimlerin risk esasına göre planlanması ve uygulanması elzemdir.
Hayvansal kaynaklı ürünlerin (balık, tavuk, et, süt ürünleri vb.) satıldığı ve hazırlandığı yerler, potansiyel tehlike taşıyan en kritik noktalar olduğundan, bu işletmelerin diğerlerine göre çok daha sık ve habersiz kontrol edilmesi gerekmektedir.
Denetim sıklığı, işletmenin geçmiş sicili, ürün türü ve sirkülasyon yoğunluğuna göre dinamik olarak belirlenmelidir.
Merkezi ve Yerel Yönetim Entegrasyonu (Belediyelerin Kritik Rolü)
Sokak lezzetleri ve seyyar satıcılar gibi alanlar, çoğunlukla yerel yönetimlerin (Belediyelerin) sorumluluk alanındadır.
Belediyelerin ruhsat verme, işyeri açma izni ve genel hijyen denetimlerindeki etkinliği, merkezi denetim ekipleriyle (Bakanlık) tam entegre edilmelidir.
Ruhsatsız veya hijyen kurallarını ihlal eden seyyar satıcılara karşı sıfır tolerans gösterilmeli, bu alanlardaki denetimler kesintiye uğramamalıdır.
Tüketici Bilincini Artıran Şeffaflık Mekanizmaları
İstanbul Valiliği'nin gündeme getirdiği gibi, işletmelerin en son ne zaman denetlendiğini, hangi puanı aldığını ve varsa hangi eksikliklerin giderildiğini gösteren "QR kod uygulaması" gibi yenilikler kritik bir rol oynayabilir.
Tüketicinin akıllı telefonla okutabileceği bu kodlar, bir yandan tüketici bilincini artırır, diğer yandan işletmeleri sürekli mevzuata uygun olmaya ve temizliğe azami özen göstermeye sürekli uyanık tutar.
Kayıt Dışı ve Çevrim İçi Satışlara Karşı Mücadele
Gıda güvenliği tehditleri, sadece fiziksel işletmelerle sınırlı değildir.
Etiketsiz, menşei belirsiz ve kayıt dışı ürünlerin piyasaya sürülmesine engel olunmalıdır.
Özellikle internet ve sosyal medya üzerinden yapılan ev yapımı veya ticari satışlar da denetim ağına dâhil edilmeli ve bu platformlarda gıda güvenliği standartlarına uymayan satışlar engellenmelidir.
Bu, gıda taklit ve tağşişi ile çapraz bulaşma risklerini en aza indirmek için zorunludur.
Tüketici de Aktif Denetçidir
Halk sağlığını korumanın ilk adımı, gıda satışı yapan tüm işletmelerin mevzuata tam uyumunu sağlamaktır. Bu uyum, sadece caydırıcı fiziki denetimlerle değil, aynı zamanda işletme sahiplerinin ve çalışanlarının gıda güvenliği ve hijyen konusunda sürekli ve zorunlu eğitimiyle mümkün olacaktır.
Bu sürecin başarıya ulaşması için tüketicinin de aktif bir parçası olduğu unutulmamalıdır.
Halkın, şüpheli gördüğü her durumu, hijyen eksikliğini veya ürün menşei belirsizliğini çekinmeden "AL0 174 Gıda Hattı"na bildirmesi, denetim mekanizmasının tetiklenmesinde ve halk sağlığının korunmasında hayati önem taşır.
Gıda zehirlenmeleri, basit bir mide rahatsızlığından ne yazık ki ölüme kadar varabilen ciddi bir halk sağlığı sorunudur.
Bu hassasiyet göz önünde bulundurularak yetkililer, otellerde ve lokantalarda belirlenmiş standartların işletme sahipleri ve çalışanlar tarafından yerine getirip getirilmediğini periyodik olarak mutlaka denetlemelidirler.
Sokak lezzetleri de kültürel mirasımızın bir parçası... Bu işletmelerin sunduğu hizmetlerin lezzetlerinden alacağımız tat ve keyiften vazgeçmek zorunda değiliz. Ancak bu lezzetlerin sunduğu tat ve keyif, asla ve asla sağlık riskinin önüne geçmemelidir.
Kamu kurumlarının ve yerel yönetimlerin sıkı, kesintisiz ve şeffaf denetimi, vatandaşlarımızın güvenli gıdaya erişiminin yegâne güvencesi olacaktır.