Güvenin Erozyonu: Siyasetin Dürüstlük Krizi
Bir toplumun temel taşı güven duygusudur. Vatandaşlar, kendilerini yönetecek kişileri seçerken onlara bir kredi açar; dürüst, adil ve halkın çıkarını her şeyin üstünde tutacaklarını umar. Ancak ne yazık ki son yıllarda bu güven bağı her geçen gün biraz daha zayıflıyor.
Siyaset kurumuna olan inanç, her seçim dönemi biraz daha erozyona uğruyor. Sebebi çok açık: Seçim dönemlerinde verilen sözler, seçim sonrasında unutuluyor; halkın sorunları karşısında sergilenen vurdumduymazlık, insanları çaresizlik ve umutsuzluğa sürüklüyor. Makam ve yetki sahibi olan bazı isimlerin, kendilerine duyulan güveni bir ayrıcalık değil de bir fırsat gibi görmesi, en büyük hayal kırıklıklarından biri haline geldi.
Bir zamanlar dürüstlüğü, çalışkanlığı ve halkla iç içe olmayı vaat eden birçok siyasetçinin koltuklara oturduktan sonra farklı bir kimliğe büründüğünü görmek artık şaşırtıcı değil. Rant ilişkileri, yolsuzluk iddiaları, şeffaflıktan uzak uygulamalar ve hesap vermekten kaçınan anlayış, siyaseti adeta bir çıkar oyununa çevirdi. Oysa siyaset, halk için yapılmalı; koltuklar kişisel zenginleşme aracı değil, hizmet makamı olmalıydı.
Bu durum yalnızca siyasetçileri değil, tüm toplumu zehirliyor. Çünkü dürüstlük ve adaletin olmadığı bir düzende insanlar da zamanla kurallara güvenmemeye başlıyor. Adalet duygusunun örselendiği, liyakatin hiçe sayıldığı bir ortamda gençler umudunu yitiriyor.
Ancak unutmamak gerekiyor ki, siyaseti bu hale getiren yine biziz; seçen, yetki veren, denetleyen halktır. Hesap soran, şeffaflık talep eden, dürüst siyasetçileri destekleyen bir toplum oldukça, sistemin de temizlenme şansı vardır. Her birey, oy verirken sadece vaatlere değil, geçmişte yapılanlara ve ahlaki değerlere bakmalı.
Siyasetin temizlenmesi mümkün. Ama bunun için önce dürüstlüğü ödüllendiren, yalanı cezalandıran bir toplumsal bilinç gerekiyor. Unutmayalım: Güven, kırıldığında onarılması en zor değerlerden biridir.
Yine unutmamak gerekir ki “iyi” yönetici yoktur; “iyi” yönetilen vardır.
Yani olanlardan birincil sorumlu yönetilenlerdir.
Hoşça kalın, dostça kalın…