Boyabat’ın sokaklarında dolaşan söylentilerle sosyal medyanın bitmek bilmeyen uğultusu birleşince, hakikatin sesi neredeyse kayboluyor. Yalan haberler, kulaktan kulağa yayılan efsaneler ve olmayan olayların sanki yaşanmış gibi aktarılması; toplumu bir sis perdesinin içine çekiyor. Kimi zaman bu sisin ardında öfke, kimi zaman da korku var.
Oysa bir zamanlar haber, güvenilir ellerden çıkıp halka ulaşırdı. Gazeteler, kurumların basın açıklamaları, şeffaf bilgilendirmeler… İnsan, duyduğunun doğruluğundan emin olduğunda kalbi de daha sakindi. Şimdi ise sosyal medyanın kirliliği içinde hakikati aramak, karanlıkta titrek bir ışığın peşinden gitmeye benziyor.
Ama unutmamalıyız: Dijital dünyanın gürültüsü arasında kendi sesimizi, kendi aklımızı kaybetmemek elimizde. Gerçek haberi aramak, sağlam kaynaklara kulak vermek; sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Çünkü hakikatin kaybolduğu yerde huzur da kaybolur.