22.10.2025
Boyabat Panayırı'ndaki Sessiz Hüzün
Boyabat’ın asırlık geleneği, bölgenin en büyük buluşma noktası olan Boyabat Panayırı, bu yıl da beklendiği gibi büyük bir ziyaretçi akınına uğradı.
15 Ekim 2025 Çarşamba günü coşkuyla kapılarını açan panayır, sokakları dolduran, tezgâh aralarında dolaşan, yüzleri gülümseyen yüzlerce insanla âdeta bir renk ve ses şölenine dönüştü.
Lunaparkta yankılanan çocuk kahkahaları, esnafın bağırışları ve panayırın o kendine özgü şenlikli gürültüsü, uzun zamandır özlenen o canlı Boyabat atmosferini geri getirmişti. Şehrin üzerine sinen durağanlık, birkaç günlüğüne de olsa yerini hareketliliğe ve neşeye bıraktı.
Ancak dışarıdan bakıldığında her şeyin yolunda olduğu izlenimini veren bu renkli tablonun ardında, özellikle esnaf cephesinde biraz hüzün, biraz da sessiz bir yorgunluk gizliydi.
Panayırın ilk gününden son dakikasına kadar süren o bitmek bilmez kalabalık, ne yazık ki tezgâhların yüzünü güldürmeye yetmedi.
Çevre il ve ilçelerden, hatta yıllar sonra memleket hasretiyle Boyabat’a gelen gurbetçilerden yüzlercesi panayırı ziyaret etti.
Kimileri çocukluk anılarını tazelemek, kimileri geçmişin o tatlı heyecanını yeniden yaşamak, kimileri de sadece o eşsiz panayır havasını solumak için dolaştı sokaklarda.
Ama ne gariptir ki, o yoğun kalabalığa rağmen insanların ellerindeki poşetler şaşırtıcı derecede hafifti.
Bu tezatın sebebi aslında çok tanıdık: Ekonomik zorluklar ve artan fiyatlar.
Boyabat Panayırı, tarih boyunca hep bir bereketin, alışverişin ve takasın merkezi olmuştur.
Eskiden insanlar, bir yılın emeğini burada paraya çevirir; evinin, tarlasının, çocuğunun eksiklerini panayırdan tamamlardı.
Panayır, yalnızca ticaretin değil, bir araya gelmenin, selamlaşmanın, kaynaşmanın da mekânıydı.
Bugün ise o ruh, yerini bir nevi “vitrin gezisine” bırakmış durumda.
Esnaflar, artan maliyetler, yüksek nakliye ücretleri ve genel ekonomik sıkışmışlık nedeniyle ürünlerine mecburen yüksek fiyatlar koymak zorunda kaldıklarını dile getiriyor.
Bir yanda ayakta kalmaya çalışan üretici, diğer yanda alım gücü her geçen gün eriyen vatandaş…
Panayırın tam ortasında, işte bu acı gerçekliğin sahnesi kurulmuş durumda.
Bir esnaf, tezgâhının arkasında durup kalabalığı seyrederken içini çekiyor:
“Kira pahalı, akaryakıt pahalı, mal pahalı. Sattığım ürünü yerine koyabilmem için bu fiyatları yazmak zorundayım. Ama insanlar da haklı; maaşı belli, geçimi belli. Kendisi, ailesi, çocukları için bir şeylere bakıyor, fiyatı görünce yüzü düşüyor. Gönlüm el vermiyor ama elimden gelen bu kadar. Kalabalık var evet, ama çoğu sadece geziyor, bakıyor…”
Bu sözler, panayırın gürültüsünün içinde yankılanan bir hüzün notası gibiydi.
Boyabat Panayırı’nın o meşhur ticari hareketliliği, bu yıl ekonomik daralmanın gölgesinde kaldı.
Belki de insanlar panayırı terk ederken, yanlarında yöresel ürünler ya da yeni eşyalar değil; sadece anılarını ve “keşke alabilseydim” iç çekişlerini götürdüler.
Yine de panayırın sosyal ve kültürel yönü her zamanki gibi tam not aldı.
Yıllardır görüşemeyen dostlar bir araya geldi, hasret giderildi, çocuklar lunaparkta doyasıya eğlendi.
Kimi nostaljik tezgâhlarda geçmiş yılların tatlarını aradı, kimi yöresel lezzetlerle eski günlere yolculuk yaptı.
Kahkahalar, müzik sesleri ve pamuk şeker kokusu birbirine karıştı; Boyabat’ın kalbi birkaç günlüğüne yeniden atmaya başladı.
Ancak o kalabalığın ardında sessizce duran bir ekonomik yorgunluk, herkesin omzuna az çok dokunuyordu.
Panayırın gerçek bereketi, sadece kalabalıkta değil; sofralar şenlendiğinde, cüzdanlar rahatladığında, tezgâhların yüzü güldüğünde ortaya çıkar.
Umarız ki önümüzdeki yıllarda Boyabat Panayırı’na gelen ziyaretçiler, yalnızca gezmekle kalmaz; gönül rahatlığıyla alışveriş yapabilir, esnaflar da emeğinin karşılığını alabilir.
Çünkü panayırın ruhu, aslında bir ekonomik hareketlilikten öte, insanların birbirine umut, neşe ve dayanışma getirdiği o eski günlerde gizli.
Şimdilik, o kalabalığın ortasında sessizce dolaşan ekonomik hüzün, hepimizin omuzlarında taşıdığı ortak bir yük gibi duruyor.
Ama Boyabat Panayırı’nın tarihine bakarsak, her zorlu dönemin ardından mutlaka yeniden canlandığını da biliriz.
Belki de önümüzdeki yıllarda bu topraklarda, yeniden bereketin, alışverişin ve yüzlerdeki tebessümün hâkim olduğu o güzel günleri göreceğiz.