Saygı

Bugünkü yazımıza başlık olarak iki hece ve bir kelimeden oluşan “saygı” ifadesini koyduk.

Saygının lügat anlamı gibi laf kalabalığıyla sizleri yoracak değilim.

Saygı kelimesinden herkes ne anlarsa onu anlasın. Ama ben en yalın biçimde düşünceden ve emek sonunda ortaya çıkan esere gösterilmesi gereken saygıdan bahsetmek istiyorum. Bu çerçevede “emeğe ve düşünceye saygıyı” değerlendirmek istiyorum.

Mesela; benim gençlik yıllarında “Davet” Olarak bildiğim ve 1976’da “Sebil Gazetesinde” yayınlandığı zaman o günkü ifadeyle;

“Müslüman Gençliği” ayağa kaldıran “savcıların görev başı yaptı” ve şiir “İslami ayaklanışa davet” cümlesiyle yargılandığı.

Bu şiirden 3 kıtayı yazıma almak istiyorum.

Bir çığ gibi büyü, dağ gibi otur.
Bakışların yıldızları korkutur.
Atacağın İslam’ın son okudur.
Hedefini vura, vura vura gel.

Getir hikâyeni romanı getir.
Bir gerçek söylesin bana her satır.
Dirilt tarihini neler anlatır.
Yeterki hesabını sora sora gel.

Irmaklar uyansın, kabarsın deniz.
Bilsin ki yeryüzü hangi dindeniz.
Üç kıt’a da at oynatmış milletiz.
Yeniden kubbeler sere sere gel.

Kıtalarından üçünü seçtiğimiz bu şiiri ortaya getiren ve bana şiiri sevdiren, etkilendiğim Genel Müdürüm Durmuş Ali Eker’dir.

Yargılanan bu bir bakıma şairine “çilesini” çektirmiştir. O zaman şiiri okuyan insanlar bu ürüne saygı göstermeli ve şiiri okuduklarında veya paylaştıklarında şairin adını mutlaka belirtmelidir.

Bu durum bir saygı dahada ilerisi haktır.

Konunun buraya gelişine gelince programım olmayan bir günü kendime ayırmıştım. Bir kaç kitapevi veya sosyal dernekler dolaşacaktım. Evde olduğum günlerde geç (saat 10 gibi) yapılan sabah kahvaltısından sonra, takama binerek cebeci camii cıvarında bir yere bırakıp Ankara’yla Kızılay’a kadar gittim. Bakanlıklardan birinde görevli eski bir arkadaşıma da uğradım.

Arkadaşımla ülke siyasetinden yazarlarına kadar birçok meselede fikir alışverişinde bulunduk. Tam öğle ezanına kadar, gitsin bardak gelsin çay hesabı 3/5 bardak çay içtik. Saat l4’ü geçerek randevumuz olan başka arkadaşa giderken Olgunlar Sokaktaki kitapçıları incelercesine özellikle eski kitapları gözden geçirerek nerdeyse bir buçuk saatlik zamanı burada geçirdim.

Buluşma saatimizde yaklaştığından hızlı adımlarla Bulvardan Kızılay istikametine doğru ilerlerken, gençlik yıllarında yanında çalıştığım Genel Müdürlerimizden birine rastladım. Kendileriyle ilgilendim ve hal hatır sordum, iyi olduğunu söyledi ama 80’lerdeki yaşın verdiği iyilikle yaşlanmış ve çökmüş olduğunu gördüm.

Bir emriniz varmı dediğimde elimi sıkıca tutarak sağ ol evladım sen asil bir aile evladısın, diyerek tebessüm etti ve beni derinden etkiledi.

Ve düşünceye, emeğe saygının  “kişiye” saygıyı da kapsadığını gördüm.

Saygılı bir toplum dileğiyle;

Hoşça kalın.

YORUM EKLE

banner115