Cahit Kaya'dan çocuk eğitimine katkı sunan eserler

Cahit Kaya'dan çocuk eğitimine katkı sunan eserler

Cahit Kaya'dan çocuk eğitimine katkı sunan eserler

Sinop Saraydüzü Bahçeköy Köyünden Cahit Kaya çocuklara yönelik yazdığı kitaplara bir yenisini daha ekledi.

Ülke genelinde tanınan ve çeşitli ödüller aldığı ifade edilen Cahit Kaya'nın son kitabı '' Çınarın Günlüğü'' adlı eser gerek psikologlar gerekse eğitimciler tarafından olumlu eleştiriler alıyor.Yazar hemşerimizi kutluyor başarılarının devamını diliyoruz.

Cahit Kaya Kimdir ?

Yazarlığının yanısıra öğretmenlik de yapan Cahit Kaya'nın konuyla ilgili ilginç bir geçmişi var.Kaya yazarlığa nasıl başladığını okuma ve yazma merakının nasıl geliştiğini şöyle anlatıyor :

'' 1961’de  Sinop’un Saraydüzü ilçesinin Bahçeköy’ünde doğmuşum.
 
İlkokulu kendi köyümde bitirdim. O zamanki her öğrenci gibi soğuk günlerde bir odunla okula gider, sobamızı yakardık. Akşamüstü de sınıfımızı, sıramız gelince kendimiz temizlerdik. Büyük şehirlerde okula odun taşıması, sınıf temizlemesi olmadığını öğrenince çok şaşırmıştım. Ortaokulu okumak için her gün Saraydüzü’ne on arkadaş, sırtlarımızda azıklarımızla yürüyerek giderdik. Hiçbir gün okula geç kalmadık. Hiçbirimizin de devamsızlığı yoktu. 

Ortaokulda bir müdür, iki öğretmen vardı. Müdürümüz Fikret Kalafat işi olduğunda, boş derslerde kütüphaneden bir kucak kitap getirir,”Okuyun bunları,” diyerek dağıtırdı. Meğer bize en büyük iyiliği yapmış. Bizi sanat kitaplarıyla tanıştırmış. Okuma alışkanlığı kazandırmış.Fen bilgisi öğretmeni Ahmet Güney, matematik öğretmeni Kemal Özel. Bir gün bile dersimize girmezlik etmediler. Diğer derslere de öğlen aralarında ilkokul öğretmenlerimiz girerdi.

Bu öğretmenleri saygıyla anmamın bir nedeni de, bu öğretmenlerimiz her gün, yanılmıyorsam üç gazete alırlardı. Aldıkları gazeteleri, bir gün sonra biz isterdik. Teneffüslerde, öğlen arasında okurduk. Özellikle, gazetede bir romanın bir sayfası her gün yayınlanırdı. Onları okuyacağız diye yarış ederdik. Okula her gün kırk beş dakikada yürürdük. Dönüşte, bu süre normal günlerde bir saat, havanın güzel olduğu günlerde beş saate kadar çıkardı. 

Liseyi İstanbul’da Göztepe’de amcamların yanında kalarak okudum.19 Mayıs Üni.Eği. Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğini bitirdim. Beğenmediğimiz, insan sağlığına elverişli olmayan, ama elektrik, su bağlanmış evlere yalvar yakar iki kat para vererek kaldık. Öğrenciyken evimizde hemen hemen hiç sobamız olmadı.  Hep bir yurt hayaliyle okudum. Son sene yurt açıldı dediler koştum yurda. Otuz kişilik koğuşta bir hafta kalabildim. 

Önce havası soğuk, insanları sıcak Erzurum’un bir dağ köyünde beş yıl çalıştım. Suyu çeşmeden taşıdım. Çeşme başında hep kadınlar var diye gece karanlığında karanlık sokaklarda, kışın buzda kayarak, buz olmadığı zamanlarda çamurda, su taşımak için aldığım sarı çizmelerimle karanlığı yarardım. Ekmeği bir haftalık alır, tencerede su buharında yumuşatarak yerdik. En çok özlediğim şey de, suyun şırıl şırıl aktığı sıcak banyolu bir evdi.
Musluklarından içilecek suyu, ovasından yağı (zeytinyağı), dağından balı(inçir) akan, her türlü sebzenin, meyvenin yetiştiği, köylülerin bile çalışmak için başka yerlere gitmediği, sevecen, hoşgörülü, okuyan insanların çok olduğu İzmir’e geldim. Meğer buraya gelen emekliliğini de burada geçirirmiş.
İzmir’de beden gücüne gereksinim duyan köylülerin bile ikiden fazla çocuklarının olmadığını görünce, beş kardeşin en büyüğü olan ben çok şaşırdım. İki ailenin ikişer çocuğu var. Evleniyorlar, yine iki aile oluyorlar. Kız, erkek çocuk ayrımı yapmadan hepsine aynı değeri veriyorlar. Bunu eğitimde, köylülerin kızlarını okutmasında, düğünde, alınan eşyada, takıda, yaşam biçiminde, mirasta gördüm.

İzmir’de yazar arkadaşlarla tanışınca onlara özendim, yazmaya başladım. Arkadaşımın ısrarı ile öykü yarışmasına katıldım. Kendi köyümüzü, özellikle genetiğiyle oynanmamış mısırların közlenmesini, lezzetini, semaver çayını, karabaş köpeğimizi anlattım. Yazarlık yaşantım başlamış oldu.
Bir eğitimci olduğum için özellikle eğitimin sorunlarını, çözüm yollarıyla anlattım, anlatıyorum da. Sanatçısı susan bir mi Çınar'ın Günlüğü’nde  eğitimimize ayna tutmaya çalıştım.
Her yıl binlerce hektar ormanın yandığı ülkemizde, bir yazar olarak nasıl haykırırım, dedim.  ''Kartallar Takımı'' romanını yazdım. Okuyan bir öğretmen, “Orman bakanı olsam, bu kitabı ücretsiz tüm öğrencilere dağıtırım,”demesini unutamadım.
Başarısız çocuk yoktur, yeteneği keşfedilmemiş çocuk vardır, anlayışıyla '' Ekip Ruhu'' (Futbolcu Kız) romanını yazdım. Her çocuğun nasıl şampiyon olacağını anlattım.
Güney Kore ile Türkiye’den başka ülkelerde olmayan, hem eğitime büyük darbe vuran hem de öğrenciyi ezen, test sistemini, ''Sınavsız Sistem'' yazımla eleştirdim, çözüm yollarını da açıkladım.''

Basılmış Kitapları

Duman,(10 Basım) 
Tavandaki Muzlar, (5 Basım) 
Dedem Bilgisayar Öğreniyor, (6. Basım) 

(Öyküler) 
Kara Yıldız          
Yağmur ve Çocuk (Şiir-3 Basım))
Kartallar Takımı(Dedektif  romanı - 6 Basım))
Orman Macerası (Macera roman- 5 Basım)

Babam Gıdaklıyor (Gülmece romanı 3 Basım)
Ekip Ruhu ( Üç baskı , Futbolcu Kız adıyla basıldı) (Gülmece romanı)
Uçurtmam Uçan Daire (Bilim Kurgu romanı – 2. Basım)    
Ninemin Hazinesi, 
Dedem Kükrerse, 
Arkadaşlarımın Oyunu, 
Sen Karışma
Atmaca Dede (Gülmece öyküleri) 

Çocukların dil gelişimi, bio-psiko-sosyal gelişimlerine  katkı sunan bu eserler birçok rehber öğretmeni ve psikolog tarafından da tavsiye ediliyor. 


-Boyabat Sesi

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner115